Asya Tarihi - Nehir Medeniyetleri

Asya Tarihi ve Kıta Tartışması yazısı için:

Medeniyetin Afrasya’da ilk kez nehir bölgelerinde belirdiği görülüyor. Tarımın ve hatta eşya topluluklarının belirmesi açısından baktığımızda, MÖ 7000 ve hatta 8000’lere kadar giden bir başlangıç tarihinden bahsetmemiz mümkünse de, insan ürünü çevrelerin, yani kentlerin belirmesi açısından baktığımızda da, MÖ 4000’ler ile 3000’ler uygun bir seçim olarak gözüküyor.

Dört adet nehir medeniyetinden bahsedebiliyoruz: Nil, Mezopotamya, İndüs ve Sarı Irmak medeniyetleri. Bu gruba Çin’de Yangtze nehri bölgesinde ortaya çıkmış oluşumu da dâhil edebiliriz ama henüz bu tartışmanın tespitleri netleşmediğinden şimdilik dört bölgeyle yetinmek daha uygun gözüküyor. Bu dönemdeki topluluklar ve aralarındaki ilişkiler tam olarak bilinmediğinden, bu medeniyetleri adlandırırken coğrafi terimlere başvurmanın çok daha yerinde olduğu görülüyor. Gerçekten de sadece Sarı Irmak bölgesinde ortaya çıkan medeniyet için bugünün etnik dünyasına atıfta bulunan bir etnik adlandırma yapmak mümkün gözükmektedir. Diğer medeniyetleri kurmuş ve yok olana kadar yaşatmış topluluklarla günümüz toplulukları arasında bir bağlantı kurulabileceği şüphelidir. Elbette genetik çalışmalara göre, o dönemde yaşamış insanların soyları hâlâ aynı bölgelerde var olmaya devam etmektedir ama burada bahsedilen, bu dönemde var olmuş topluluk kimlikleriyle bugünün kimlikleri arasında bağlantıların kurulup kurulamayacağıdır. Örneğin bugünün Çinlileri kimliksel köklerini Sarı Irmak’ta çıkmış topluluklara götürebilirken, Nil, İndüs ve Mezopotamya havzalarında yaşayan topluluklar için bunu yapmak ne kadar mümkündür, bu tartışmaya açık bir konudur. Diğer yandan bugün bu bölgelerde yaşayan insanlar geçmişlerini bu medeniyetlere kadar götürmekte bir yere kadar haklıdır. Çünkü doğrudan bir bağlantı olmasa da (ki genetik çalışmalar doğrudan bağlantıların kurulabileceğini gösteriyor, etnik çıkarımlara başvurulmadığı sürece) bu havzalarda ortaya çıkmış medeniyetler, en azından farklı bir yaşam tarzının ilk kez yaşama geçirilmesi açısından bakıldığında, bugün dünyamızdaki insanların büyük kısmının (Afrika ve Amerika kıtaları bunun dışında tutulmalıdır) “medeniyetsel ataları”dır. Yani Mezopotamyalılar Iraklıydı veya İndüslüler Pakistanlıydılar demek yanlış bir yaklaşım olacaksa da, bu havzalarda ortaya çıkan medeniyetlerle bugün bu bölgelerde yaşayan insanlar arasında ilişki kurmak çok da düşünülmeyecek bir şey değildir.

Asya’daki ilk nehir medeniyetlerini kategorilere ayıracak olursak, iki gruptan bahsetmenin mümkün olduğu gözükmektedir. Araştırmacılar tüm bu medeniyetlerin yerel olduklarını ileri sürmektedir. Yani her ne kadar Mezopotamya medeniyetinin ilk medeniyet olduğu düşünülmekteyse de, diğerlerinin ortaya çıkmaları Mezopotamya’dan bağımsız olmuştur. Nil, İndüs ve Mezopotamya arasında birbirlerine nispeten yakın olmalarından ötürü bazı kültürel ve teknolojik alışverişlerin olduğu ileri sürülebilse de, yine de her bir medeniyeti ortaya çıkaran temek unsurun o bölgedeki toplulukların kendi bölgelerinde geçirdikleri değişim olduğu düşünülmektedir. İlginç bir şekilde tüm bu nehir bölgelerinde neredeyse aynı dönemde tarımsal faaliyetler ve ardından da medeniyetler belirmiştir. Aynı dönüşümün nasıl her yerde neredeyse aynı dönemde belirdiğinin açıklaması herhalde iklim değişikliği ve bundan ötürü kaynaklarda ve insan sayısında görülen artıştır ama bu tartışma hâlâ sürmektedir. Nil, Mezopotamya ve İndüs medeniyetleri zamanla tek bir medeniyet bölgesine yol açacak şekilde birleşirken, Sarı Irmak da başka bir medeniyet bölgesinin gelişimine öncülük etmiştir. Bu dört medeniyetten Mezopotamya ve İndüs medeniyetleri zaman içinde ortadan kalkmıştır. Mezopotamya medeniyeti (burada kastedilen Bağdat’ın güneyidir) yerini Orta Mezopotamya ve daha kuzeydeki gelişmelere bırakırken, İndüs medeniyeti de yerini Hint medeniyeti olarak adlandırılacak Ganj medeniyetine bırakmıştır. Nil medeniyeti varlığını farklı medeniyetlere dönüşerek sürdürmüştür. Sarı Irmak medeniyetiyse güneye yayılarak Çin medeniyeti olarak adlandırılan oluşuma bırakmıştır.

Özellikle Mezopotamya ve İndüs medeniyetleri çok gelişkin kent kültürlerine yol açmıştır. Her iki havzada da son derece gelişkin kent yaşamları, karmaşık ideolojik sistemleri ve küresel nitelendirilebilecek ekonomileriyle karmaşık medeniyet bölgeleri belirmiştir. Mezopotamya ve İndüs arasında daha çok denizden sürdürülebilen karmaşık bir “küresel” ticaret belirmiştir. Bu ticaret normal köy tarımını kat kat aşan büyük ölçekli tarımla mümkün olmuştur. Doğal kaynaklar her iki bölgede de tüketilinceye kadar kullanılmıştır. Sonunda her iki medeniyetin de bu yüzden ortadan kalktığını gösteren güçlü işaretler bulunmaktadır.

Yorumlar