Kayıtlar

Anadolunun Müslümanlaşması etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kayaköy’den Kayıköy’e: Anadolu’nun Rumları ve Tarihçiliğimiz

Şöyle bir haber çıktı geçen hafta gazetelerde: Kayaköy Kayıköy olacakmış. Şu Fethiye’deki terk edilmiş Rum köyü Kayaköy. Köyde iki tane kilise kalıntısı var. Bariz şekilde Rum köyü. Neden birileri buranın adını Kayı yapmak ister? Ama habere konu olan araştırmaya bakınca işin rengi biraz değişiyor. Değiştirilmek istenen, Levissi adındaki Rum köyünün adı değil, ovadaki Türkmen köyünün adı. Anlaşılan yöredeki bazı kişiler, araştırmalara göre yüzlerce yıl Kayı olarak bilinmiş bu köyün adının Kayaköy olarak bilinmesinden şikayetçi. Bu ismin tarihi gerçekleri yansıtmadığını söyleyerek geçmişlerine sahip çıkmak istiyorlar. Bir de tabii yörenin sadece bu Rum köyüyle anılmasından rahatsızlar. Muhtemelen işin özü de aslında burada. Kayıköy adını savunan araştırmacıların elbette haklı bir yanı var. Son beş yüzyıldır bu yörede bir Türkmen varlığı var ve bu tarihi mirasın da sahiplenmesi istiyorlar. Yöre sadece Rum köyüyle tanınmamalı. Araştırmacılar burada iki noktaya dikkat çekiyorla...

Anadolu'nun Türkleşmesi Tartışmasında Bir Başka Yoruma Cevap

Söz konusu yorum... Adsız, Burası siyasi bir platform değil. Sanırım bazen kendini tutamayıp farklı yönlere kayıyorsun ama burada birilerinin Avrupalılaşmasından veya bunu istemesinden bahsetmiyoruz; biraz daha dikkatli olup argümanlarını konuyla sınırlı tutmanı rica edeceğim. Argümanlarına gelince, daha az sayıda bir grubun, bir topluluğun kendisinden sayıca fazla ve hatta bu blogda benim tanımladığım şekliyle kültürel açıdan daha karmaşık, birçok durumda da daha medenileşmiş grupları kontrol altına almasının birçok örneği mevcut geçmişte. Bunlara, modern çağa kadar, Çin’den Batı Avrupa’ya kadar rastlamak mümkün. Araştırmanı biraz daha derinleştirmen gerekiyor. Özellikle on sekizinci yüzyıla kadar göçebeler her zaman medeni ve kültürel açıdan daha gelişkin toplulukların başına dert oldular, çoğu kez bunların kurmuş oldukları sistemleri darmadağın ettiler. Sömürge çağında da küçük gruplar tarafından kontrol edilenler her zaman “ilkel” olarak adlandırdığın topluluklar olmadı....

Anadolu'nun Türkleşmesi Tartışmasında Bir Yoruma Cevap

Timuçin, dille kültürün geri kalanı arasında yaptığın ayrım yerinde ve tarihte de birçok örneği var. Peki dini kültürün içinde nereye koyuyorsun? Anadolu'da bir tek dil değişmemiş, din de değişmiş. Sen tarihçi olduğun için iyi bilirsin, Britanya'nın Anglo-Saksonlaşmasında Hristiyan ve Kelt dilleri veya Latince konuşuyor olan Britanya yerlileri dilde Anglo-Saksoncaya geçerken dinlerini de Anglo-Saksonların dini olan Anglo-Sakson paganizmine mi çevirdiler yoksa Hristiyan mı kaldılar (mesela, Slavlar Balkanlar'da dillerini Balkanların o zamanlar Hristiyan ve çoğunlukla Latince veya Yunanca konuşuyor olan yerli halkları arasında yayarken kendi dinleri olan Slav paganizmini de yaymışlar, acaba Anglo-Saksonların durumunda da mı böyle oldu?)? Anglo-Saksonların Britanya istilalarından nisbeten kısa bir süre sonra Hristiyanlaştığını biliyoruz. Bunda Britanya yerlilerinin zaten Hristiyan olmasının etkisi olmuş mudur, yoksa bu daha çok Kıta Avrupası'ndan gelen Hristiyan misyoner...

Anadolu'nun Türkleşmesi Tartışmasında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Türklerin, Oğuzların veya Türkmenlerin Anadolu’ya ya da Rum diyarına, Roma ülkesine gelmeleri, ilk önce çeşitli kısımlarını ve daha sonra tamamını ele geçirmeleri ve yurt edinmeleri genelde ayrıntıları çok iyi bilinen bir konu değil. Sanırım bilinmeyenlerin bilinenlerden çok fazla olduğunu kabul ederek başlamak gerekiyor tartışmaya. Üç noktaya özellikle çok dikkat edilmesi gerekiyor. Birincisi tutarlı olmak gerekiyor. “Batılı” tarihçilerin bir konuda söylediklerini, bu söylediklerinin doğruluğunu veya geçerliliğini çok fazla araştırmadan kabul ederken, aynı tavrı diğer konularda da sürdürmek gerekiyor. Örneğin gelenler çok kalabalıktı veya yüz bin çadır kurdular ibaresini neredeyse hiç sorgulamadan kabul ediyorsak, diğer konularda da aynı şekilde davranmalı, yani bu aynı “Batılı” tarihçilerin diğer söylediklerini de hiç sorgusuz sualsiz kabul etmeliyiz ki, kendimizle, uyguladığımız yaklaşımla tutarlı olalım. Aksi takdirde, her şeyden önce, etik olmamış oluyoruz. Ya da doğrusunu ya...

Büyük Değişim: Diyar-ı Rum/Anadolu'da Hıristiyanlıktan Müslümanlığa Geçiş Örneği - II

Türklerin ya da Oğuzların gelişiyle birlikte Anadolu’da birçok şeyin değişmiş olduğu söylenebilir. Bana göre her yüz yılda yüzde on her toplumun kaldırabileceği bir değişim. Bu yüzden burada çok büyük bir değişim göremiyorum. Normal bir süreç söz konusu. Ama ilk yüz yıla baktığımızda epey büyük bir değişim söz konusu olmuş olabilir ama bu soruyu cevaplandırmamızı sağlayacak verilere sahip değiliz. O günün tarihçilerinin neler yazdığına bakabilir ve özellikle de yazarken içinde oldukları ruh halini anlamaya çalışabiliriz. Bu bize bazı işaretler sunabilir. Yine aynı şekilde örneğin on yedinci yüzyılda yaşamış bir Osmanlı tarihçisinin imparatorluk topraklarındaki kültürel çeşitlilikten veya Hıristiyanların varlığından ne kadar etkilendiğine, bunu nasıl sunduğuna bakabiliriz. Bu tür çalışmalar olmayan verilerin yerini doldurmamızı sağlayabilir. Ancak ondan sonra büyük veya küçük nitelemesinde bulunabiliriz. Bu arada tarihin başka dönemlerinde farklı bölgelerde ortaya çıkmış aynı tip süreç...

Büyük Değişim: Diyar-ı Rum/Anadolu'da Hıristiyanlıktan Müslümanlığa Geçiş Örneği - I

Fark ve benzerlik her yerde bulunabilir. Biri her şeyin çok değiştiğini söylerken, diğeri de aslında hiçbir şeyin değişmediğini iddia edebilir. Dolayısıyla, değişim veya farklılıktan ne anladığımızı veya başka bir deyişle bunu nasıl tanımladığımızı net bir şekilde ifade etmemiz gerekiyor. Örneğin Türkiye’de bugün var olan devlete bakarak neredeyse Roma İmparatoru Ogüst’ten beri pek bir değişiklik olmadığını iddia edebilir ve bir bakıma haklı da çıkabilirim. Aynı şekilde, Hıristiyanlığın kabul edilmesinden beri var olan kültürel şemaların pek fazla değişmediğini de iddia edebilir, hatta bunun başlangıcını Helenistik döneme bile götürebilirim. Ama tam tersi de iddia edilebilir. Örneğin modern insanın çok farklı olduğu ve modern çağla birlikte tamamen yeni şemaların ortaya çıktığı ve insanların yaşamlarını ve çevrelerini bunlara göre anlamlandırmaya başladığı da ileri sürülebilir. Her şeyin her zaman değiştiği bir ortamda değişimin olduğunu söylemek pek kolay değil. Bir habitat düşünel...