Kayıtlar

Dil ve Zeka etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Uzakdoğu Semineri - XV (Sonuncu): Batı ve Doğu Arasında Düşünme Biçimi Farklılıkları
Batı'nın Nesnesi Doğu'nun Bağlamı

Batılılarla Doğulular arasında bir başka temel farklılık da nesne madde/öz ayırımıdır. Antikçağ Yunanında dünya birbirinden farklı nesnelere veya atomlar biçiminde görülürken, antikçağ Çininde geçerli olan bakış açısı, sürekli, yani kesintisiz madde veya özlerdir. Aynı farklılığın modern Çinliler ve Batılılar arasında da mevcut olduğu görülmüştür. Örneğin Amerikan ve Japon çocukları arasında yapılan bir araştırmada, şekli aynı ama maddesi farklı cisimler ile şekli farklı ama aynı maddeden cisimler sunulduğunda, Amerikalılar benzer şekillerdeki Japonlarsa benzer maddelerden olan cisimleri ilişkilendirmiştir. Batılılar atomsal bir dünya görürken, Doğulular daha organizma biçiminde bir dünya algılamaktadır. İş adamları üzerine yapılan bir araştırmada bir yanda çeşitli işlevlerden ve görevlerden oluşan şirket tasarımı, diğer yanda da grup halinde çalışan ve iç içe geçmiş ilişkilerden ibaret şirket tasarımı sunulduğunda, Amerikalıların %75’nin, Kanadalıların, Avustralyalıların, İngilizleri...

Uzakdoğu Semineri - XV: Batı ve Doğu Arasında Düşünme Biçimi Farklılıkları
Batının bireyselliği Doğunun Grupçuluğu

Batılıların, özellikle de Amerikalıların büyük kısmı için insanın şu özellikleri evrenseldir: — Her insan farklıdır veya farklı olmaya çalışır. — İnsanlar kendi davranışlarını kontrol eder ve bu tür ortamlarda kendilerini daha rahat hissederler. — İnsanlar kişisel amaçlar peşindedir, ilişkilerin veya grup üyeliklerinin bazen engelleyici olduklarına inanırlar. — İnsanlar kendilerini iyi hissetmeye çalışırlar; olumlu özellikleri olduğunu bilmek onların kendilerini iyi hissetmeleri için gereklidir. — İnsanlar ilişkilerde eşitliği tercih eder ama hiyerarşik ilişkiler söz konusuysa, üst konumda olmaya çalışırlar. — İnsanlar herkes için aynı kuralların geçerli olması gerektiğine inanır. Bu tür insanlardan milyonlarca vardır ama bunların büyük kısmının yeri Batı ve özellikle de kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’dır. Dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan insanların, özellikle de Doğu Asya’dakilerin sosyal-psikolojik özellikleri farklılıklar gösterir. Örneğin 1960’lara kadar geçerli ...

Uzakdoğu Semineri - XV: Batı ve Doğu Arasında Düşünme Biçimi Farklılıkları
Karşılaştırma

Doğuyla Batıyı karşılaştırmayı geçmişe götürdüğümüzde, ilk olarak dikkat etmemiz gereken nokta bu karşılaştırmanın o dönemden kalan kaynaklardan yararlanılarak yapıldığıdır. Bu da daha çok okumuş kesimi, yani aydınları karşılaştırdığımız anlamına gelmektedir. Okumamış kesim hakkındaki bilgimiz ya çok sınırlıdır ya da yoktur. Dolayısıyla bu dönemle ilgili karşılaştırmaların o dönemde yaşamış tüm kesimleri kapsadığını düşünmemeliyiz. Özellikle antikçağ Yunanı Batı’nın çok ufak bir kesimini temsil etmiş olabilir. Bu ihtarı dikkate alarak, antikçağ Yunanıyla Çinini karşılaştırdığımızda ilk dikkatimizi çeken nokta fail (özne) / uyum ayrışmasıdır. Yunanlılarda bireysel faillik duygusunun çok gelişmiş olduğu biliniyor. Bireysel kimlik anlayışıyla birlikte gelmiş bu Yunan faillik duygusu tartışma geleneğini de harekete geçirmiştir. Bireyselciliği veya bireyciliği Yunanlıların mı, yoksa Yahudilerin mi keşfettiği tartışmaya açık olsa da, Yunanlıların kendilerini eşsiz, benzersiz bireyler ol...

Uzakdoğu Semineri - XV: Batı ve Doğu Arasında Düşünme Biçimi Farklılıkları
Nesne Kültürü ve Bağlam Kültürü

Diller arasındaki yapısal farklılıkların düşünce süreçlerinde farklılıklara yol açabileceğini veya açtığını söyleyebiliriz miyiz? Bazı araştırmacılar olabileceğini düşünüyor. Farklı dil yapılarının farklı düşünme biçimlerini dayatabileceklerini iddia ediyorlar. Örneğin Çincenin bağlamsal karakterinin bu dili konuşan üzerinde farklı şekilde düşünmeyi dayattığını söyleyebilir miyiz? Ya da Çinliler böyle düşündüklerinden ötürü mü böyle konuşuyorlar? Veya Çin yazısının görselliği veya işaretlerin biçimsel şekilde algılanmasını özendiriyor olması, bu yazıyı kullananları bu alanda diğerlerinden daha üstün kılabilir mi? Ya da Çinliler böyle bir özellikleri olduğundan mı böyle bir yazı türü yaratmışlar? Bu tartışmada Çin (Doğu) ile Batının farklı düşündüklerini gösteren bir çalışma üzerinde yoğunlaşacağız. Bu çalışma farklı insan türleri argümanını getirmiyor. Şu ana kadar aksi gösterilmediğinden, Çinlilerle Batılıların veya diğerlerinin aynı türden geldiklerini kabul ediyor. Farklı tür...

Uzakdoğu Semineri - V: İnsan Geçmişinde Küçük Gruplar Dönemi

Resim
Dillerin gelişimi veya evrimi açısından baktığımızda elbette bir yerde bir ilk dil vardı ve bugün konuşulan tüm diller bu ortak dilden ortaya çıkmışlardır diyebiliriz. Aynı şeyi genler açısından da düşünebiliriz. Herkesin geldiği bir baba veya ana mevcut. Kültürleri de bu şekilde düşünebiliriz. Burada iki noktaya dikkat etmemiz gerekiyor. (1) Küçük toplulukların dünyasında küçük olmak önemli. Eğer küçük kalmayı özendiren ve hatta dayatan koşullar varsa, o zaman küçük kalma ön planda olacaktır ve bu topluluklar onları diğerlerinden ayıran farklılıkların savunucuları olacaktır. Bu gruplar genetik açıdan birbirlerine akraba olabilirler ama söylemsel açıdan olmayacakları için bunları ortak göremeyiz. Ancak birbirlerini diğer gruplarla ortak görmeye karar verdiklerinde bu tür yaklaşım anlamlı olacaktır. Böyle bir anlayışın içine girdiklerinde de bunu üzerinden belki on bin yıl geçmiş akrabalık ilişkilerine göre yapmayacaklar, yapamayacaklardır. Bu yüzden geçmişe dönemsel ayrılmalar ve birl...

Dilin Evrimi: İnanmanın Doğuşu

Dilin evrimi, dolayısıyla çevrim-dışı düşünmenin ortaya çıkışı hakkında konuştuktan sonra (dizinin bir önceki yazısı: http://tarihdeniz.blogspot.com/2009/12/dilin-evrimi-bilincinin-bilincinde.html ) artık 1. ve 2. Bilinçler üzerinde yoğunlaşabiliriz. Sanırım kitapta bu konuyu en iyi anlatan, bu ikisi arasındaki ayrımı en net şekilde koyan kısım “How consciousness works” adı verilmiş bölüm. Yalnız, konuya girmeden önce, ufak bir çeviri notu düşmem gerekiyor. Dipnot olarak ekliyorum. [*] 2.Bilinç, 1.Bilincin bilincinde derken tam olarak ne anlatılmak isteniyor? Bickerton kitabında bir yarasayı örnek veriyor. Yarasa avını görüyor, çeşitli hücreler sinyaller gönderiyor, yarasa harekete geçiyor ve sonunda ya avını yakalamasıyla ya da avının kaçmasıyla bu süreç sona eriyor. Sinyaller gönderen hücrelerin sinyal göndermesi sona eriyor. Bu süreç sırasında elbette bazı tasarımlar söz konusu; yani hücreler veya nöronlar, belli sıra ve kombinasyonlarda harekete geçince yarasanın beyninde bir ta...

Dilin Evrimi: Bilincinin Bilincinde İnsanın Belirmesi

http://tarihdeniz.blogspot.com/2009/12/insan-zekasnn-farkllg-dil-ve-cevrim-ds.html Bickerton’un, bağlantısını verdiğim önceki yazımda bahsettiğim kitabında Dil ve Bilinç adında ilginç bir bölüm var. Yazar, Bilinç – 1 ve Bilinç – 2 (bundan sonra 1.Bilinç, 2.Bilinç vb)olarak adlandırdığı iki farklı bilinçten bahsediyor. Tüm yaratıklar, biz de dâhil, diyor, 1.Bilinci farklı düzeylerde ve zenginliklerde içeriyoruz; yani kendimizi ve çevremizi farkındayız. 1.Bilinci yazar çevrim-içi faaliyet olarak tanımlıyor; yani günlük yaşamın anlık gereklilikleriyle ilişkili. 2.Bilinç ise canlının bilincinin bilincinde, farkındalığının farkında olması ve dolayısıyla, ancak beyni, bu çevrim-içi çevresel etkileşim trafiğinin dışında kalabilecek bölümler üretmiş türlerde ortaya çıkabilir. Diğer bir deyişle, 1.Bilincin alanı çevreden gelen veriler, yani dışarısı olurken, 2.Bilincin alanıysa 1.Bilincin kendisi, onun dışarıdan aldığı verilere göre ürettiği temsiller, sonuçlar oluyor. Bu arada, 2.Bilinc...

İnsan Zekâsının Farklılığı: Dil ve Çevrim-Dışı Düşünme

İnsan iletişime geçmek zorunda; hem etkileşime hem de iletişime. Yalnız bu ikisi birbirinden farklı, her ne kadar birbirleriyle karıştırılıyor ve bazen eş anlamlı sözcükler muamelesini görüyorlarsa da. Etkileşimin sanırım tüm canlıları kapsadığını söyleyebiliriz. Değişik tür, düzey ve derecelerde olsa da, tüm canlılar çevreleriyle etkileşme geçmek zorunda; bu bazen sadece fiziksel çevre olabiliyor, bazen de diğer canlılar. İletişimse neredeyse sadece insana özgü. Bu konuda elbette hâlâ tartışılıyor ama insanın yaptığını diğerler hayvanlarınkinden, ya da şimdilik kendimizi memelilerle sınırlayalım, farklı kılan bir yan var; bunu yadsımak pek mümkün gözükmüyor. Bize en yakın türlerle bile aramızda çok büyük bir fark var. Tabii bu bir kısmımızda çok özel olduğumuz fikrini uyandırmıyor değil ve muhtemelen biraz özeliz de; ama bu özellik bizi tek başımıza farklı bir canlı türü yapıyor mu, o tartışılır. Evet, bu yüzden epey özel bir hayvan ve de memeliyiz, ya da böyle olduğumuzu düşünüy...