Kayıtlar

Postmodern Tarih etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yakın ama uzak, benzer ama farklı Anadolu geçmişleri

For English go to  Close but far, similar but different Anatolian pasts Anadolu’nun geçmişine birden fazla koldan girmek mümkün. Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi, farklı geçmişler seçme özgürlüğü gibi bir şey düşünmeliyiz; özellikle milliyetçiliğin tekrar ve en azından öncekiler kadar güçlü şekilde yayılmaya başladığı bu dönemde bunun önemli bir özgürlük adayı olduğu düşünülebilir. Her şeyden önce Anadolu’nun ne olduğunun belirsizliği (ki sonuçta bu da bir seçim veya tercih) seçimler yapmayı zaten daha baştan dayatıyor. Ama ortada bir belirsizlik olmadığı düşünülse bile, geçmişin kendisi, farklı çizgilerinden ötürü birden fazla yaklaşımın belirmesine yol açabiliyor; en eski Anadolu’yu veya eski Anadoluları tek bir bölge olarak incelemek, bölgeler arasındaki kopukluklardan ötürü pek kolay değil. Çok rahat bir şekilde Anadolu’yu Batı, Orta ve Doğu olarak üçe ayırmak mümkün ki, belki doğu için iki ayrı parça bile düşünülebilir. Belki de daha farklı bir yaklaşım içine gire...

Farklı Anadolu Tarihleriyle Özdeşleşme Özgürlüğü

For English version, see  Freedom to Identify with Different Anatolian Histories Özellikle günümüz Türkiye’sinin, veya alışıldık ama coğrafi açıdan tam doğru olmayan şekilde söyleyecek olursak, günümüz Anadolu’sunun geçmişinden, yani tarihinden veya tarihlerinden bahsedilmeye başlandığında, genellikle çeşitli tartışmalar belirebiliyor. Çatışmaların kaynağı neredeyse her zaman bugün burada yaşayanlarla geçmişte yaşamış olanlar arasında genetik, biyolojik ilişki kurulmasından kaynaklanıyor. Bu ikisi arasında bağlantı kurulması istenmiyor ve dolayısıyla da şimdikilerin öncekilerin yerini aldığı, yani bir karışma olmadığı iddia ediliyor. Günümüz genetik çalışmaları bunun aksinin doğru olduğunu gösteriyor. Az veya çok bir karışma söz konusu. Ama her şey bir yana, bir an için bu ileri sürülen varsayımın doğru olduğunu, yani 1071 yılında bir taraftan birileri gelirken, diğer taraftan da burada yaşayanların çıktığını, bu toprakları terk ettiğini ve dolayısıyla hiç kimsenin birbiriy...

Uzakdoğu Semineri - II: Tarihsel Yaklaşım

Belirsizlik/Muğlâklık Tarih genellikle karışık bir şekilde duran verilerin düzenlenmesi şeklinde düşünülür çoğu kez. Oysa burada gerçekleşen bu karışık verilerin belli bir fikir veya yorum doğrultusunda düzenlenmesidir. Bir an için tek bir veri üzerinde yoğunlaştığımızı düşünelim, bu veri tam bir belirsizlik sunar. Ancak başka verilerle bir araya getirildiğinde veya kendi koşulları içinde düşünüldüğünde anlam kazanır. Fakat burada ufak bir hile söz konusudur. Çünkü bağlamın kendisi de fazlasıyla belirsizdir. Elimizdeki veriye anlam kazandırırken diğer verilerin ne anlama geldiğini bildiğimizi var sayarız; oysa aynı sorun bu veriler için de geçerlidir. Elimizdeki verilerden çeşitli anlam grupları oluşturabilir (bir kısmını tamamen dışarıda tutabiliriz) ve bu yüzden de çok sayıda yorum söz konusudur. Nesnel bir bakış açısının sağlanabileceği bir nokta olmadığından, aslında tamamen muğlâk bir alandayızdır. Bu muğlâklığın aşılması ancak gözlemcinin seçim yapmasıyla mümkündür. Bu noktaya te...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - VIII

Öneri Olarak Tarih Şu ana kadar anlatılanlar mutlak ve nesnel bir tarihsel gerçeklikten bahsedilemeyeceği izlenimini vermiş bulunuyor. Nitekim Ankersmit’e göre tarihçinin anlatısı bizim dışımızda, bizden bağımsız bir tarihsel gerçekliğin yeniden sunulması değil, ilk kez sunulmasıdır; geçmişten gelen izlere dayanarak tarihsel gerçekliğin nasıl anlaşılması gerektiğine dair bir öneridir. Sonuçta tarihçilerin yaptığı çeşitli öneriler sunmaktır ve bu önerilerin inandırıcılıkları ancak bu çeşitli önerilerin ortaya çıkardıkları kendilerine özgü veya bazı durumlarda ortak alanlarda sınanabilir veya kabul edilebilir. Bu yaklaşım elbette alışıldık nesnel ‘tarihsel gerçeklik’ yaklaşımından çok farklıdır ama zaten şu ana kadarki tartışma böyle bir boyutun hiçbir zaman öne sürülemeyeceğini göstermiştir. Anlatılmaya çalışılan, bir farklı açılardan bakma da değildir. Çünkü günümüzde birçok tarihçinin kabul etmiş olduğu aynı olaya farklı açılardan bakma yaklaşımı sonuçta hâlâ tek bir nesnel gerçekl...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - VII

Resim
Geçmişin Yaratılması Olarak Tarih Geçmiş olarak adlandırdığımız kümenin birden fazla tarihi yazılabilir. Bunlar her zaman aynı geçmişin farklı kesitleri de değildir; tamamen farklı geçmişlere ait de olabilirler. Çünkü tarih yazımı aynı zamanda bir geçmiş yaratma sürecidir. Örneğin, çok basit bir proje olarak dünün (bir gün önceki günün) tarihini yazmaya kalkıştığımızda bile, ortaya birbirinden farklı bir yığın dün anlatısının çıktığını görürüz. Bu bir günü herkes kendi kaynaklarına ve bakış açısına göre aktaracaktır. Herkes aynı kaynaklardan yararlandığında da sonuç değişmeyecek, bu sefer de farklı yorumlar ortaya çıkacaktır. Bu farklılıkları yok etmenin tek yolu, tüm tarihçilerin aynı kaynakları aynı şekilde kullanmalarını ve aynı şekilde düşünmelerini sağlamaktır. Bu da elbette mümkün değildir. Şu ana kadar anlatılanları bir şema şeklinde gösterecek olursak, karşımıza şöyle bir şey çıkacaktır: Bu şemada görüldüğü gibi, yaşanmış geçmişe ulaşmamız mümkün değildir. Aktarılan geçmi...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - VI

Tarihsel Olay, Tarihsel Anlatı ve Tarihsel Öz Tüm bu açıklamalardan sonra “bir dakika ama bir tane Kurtuluş Savaşı var, farklı iki geçmiş de nereden çıktı” itirazında bulunabiliriz. İlk bakışta doğru bir tespittir söz konusu olan ama burada gerçek yaşamda karşılığı olan tarihsel olay veya daha doğru bir tabirle tarihsel eylem ile bu tür bir karşılığı olmayan tarihsel anlatıyı birbirinden ayırmak gerekmektedir. Yani daha basit bir şekilde söylenecek olursa, eylemi, eylemin yorumundan veya bundan yararlanarak yaratılan anlatıdan, öyküden ayırmalıyız. İnsanlar eylemlerde bulunur ve daha sonra bu eylemlerin ne anlama geldiğini tartışır, bunları kullanarak çeşitli analizler ve yorumlar geliştirir, öyküler ortaya çıkarır ve sonunda bu öykülerini adlandırırlar. Çoğu kez de (ki bunların sayısının hiç de az olmadığı söylenebilir) ne anlatılacağının genel hatları anlatılmaya başlamadan önce belirlenir ve kullanılacak tarihsel eylemler veya olaylar bu amaç doğrultusunda seçilir. Görüldüğü gibi...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - V

Tarihsel Anlatının Yaratılması Tarihçinin Müdahalesi Anımsanan geçmişin tarih olmadığını biliyoruz, her ne kadar günlük konuşmalarımızda böyle bir hataya düşüyorsak da. Hiçbir tarih anımsanan geçmişin tamamını anlatmaz. Bu sadece ayrıntıların hepsinin bilinemiyor olmasıyla ilgili bir durum da değildir; bazı ayrıntılar gereksiz veya sıkıcı bulunur. Dolayısıyla anımsanan geçmiş de olduğu gibi aktarılmaz. Evet, bunu biliyoruz ama nedense buna rağmen tarihin geçmişi olduğu gibi yansıttığına inanmaya da devam ediyoruz ya da daha doğrusu bu önemli ayrıntıyı tartışmıyoruz, görmemeye çalışıyoruz. Eğer tarih anımsanan geçmişin tamamını temsil etmiyorsa veya anımsanan geçmişin içinden birden fazla tarih çıkabiliyorsa, çıkartılabiliyorsa, o zaman burada farklı türden bir aktarma ve tabii aynı zamanda da bir aktarmama süreci söz konusudur. Aktarıcı (bu durumda tarihçi) her şeyi aktarmıyorsa, sadece bazı şeyleri aktarmayı seçiyorsa, o zaman farklı nitelikte başka bir kayıp türü daha söz...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - IV

Anımsanan Geçmiş Aynı zamanda Yaşanmamış Geçmiştir Anımsanan geçmişin, onu yaşanmış her şeyi temsil eden geçmişten farklı kılan ilginç bir yanı daha vardır. Anımsanan geçmiş aynı zamanda yaşanmamış bir geçmiştir; böyle bir geçmiş hiçbir zaman var olmamıştır. Bir kısmı biraz farklı yaşanmış olsa da (olaylar boyutunda da yanlış veya eksik anımsamalar olabiliyor), anımsanan olaylar yaşanmıştır ama bu olayların oluşturduğu bütüne, yani anımsanan geçmişe baktığımızda aslında böyle bir geçmiş hiçbir zaman yaşanmamıştır. Örneğin on yıl önceki üniversite mezuniyet törenimizi anımsadığımızı ama bu törene giderken yaşamış olduğumuz bir olayı, törene yetişmek için bindiğimiz aracın şöförüyle yaptığımız ufak tartışmayı anımsamadığımızı ve yıllar sonra bir arkadaşımıza o günü anlatırken sadece tören kısmını anlattığımızı varsayalım. Burada yıllar sonra anlatılan farklı bir geçmiştir ve hiçbir zaman yaşanmamıştır. Aktarılan olayın kendisi yaşanmıştır ama bu olayın yaşandığı gün başka bir olay da...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - III

Nasıl Bir Geçmiş Aktarma sürecinin ne anlama geldiğine ve bunun ne gibi sonuçları olabileceğine değindikten sonra şimdi de böyle bir sürecin ne tür bir geçmiş ortaya çıkardığını anlamaya çalışalım. Aktarma süreci mükemmel olduğunda bu konuyu tartışmak gereksizdir. Çünkü geçmiş tüm ayrıntılarıyla aktarılmış olacaktır ama böyle bir mükemmellik hiçbir zaman yakalanabilir mi? Tek başına insan beyninin nasıl çalıştığını bilmek bile böyle bir mükemmelliğin hiçbir zaman olamayacağını göstermektedir. Dolayısıyla mükemmel işleyiş senaryosundan daha baştan vazgeçmemiz gerekmektedir. Geçmiş denen bir şey gerçekten var mıdır sorusuna birazdan gireceğiz. Şu anda bu sorunun yanıtının evet olduğunu varsayalım ve bunun nasıl bir geçmiş olduğunu anlamaya çalışalım. Herkesin kendi yaşamından bildiği gibi, insan her şeyi anımsayamaz. İnsan beyninin her şeyi anımsaması mümkün olmadığı gibi, çalışma şeklinden de biliyoruz ki, her veri kısa bellekten uzun belleğe geçmiyor ve bu geçişi yapmayarak kısa be...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - II

Tarih ve Geçmiş Tarihin ortaya çıkması için iki şeyin olması gerekir: (1) Gerekçelendirilmesi istenen bir grup, bir durum ve (2) şu andan farklı bir zamanda yer almış veya yer almış olduğu düşünülen olaylar, anılar, izler, tahminler. Birinci unsur bir grup veya beşeri bir ortam olabilir. İkinci unsursa geçmiş veya gelecek olacaktır ama tarih daha çok geçmişin kullanıldığı bir faaliyet türü olarak görülür. Geleceğe yapılan atıflar aslında çok daha azdır ve daha çok ciddiye alınan geçmiştir ama dikkatli bir şekilde bakıldığında, çoğu kez geçmişin nasıl kullanılacağını belirleyen insanların nasıl bir gelecek arzuladığıdır. Ama tarihçilerin yararlandığı asıl kaynak, anlatılarını, analizlerini ve yorumlarını ortaya çıkarmalarını sağlayan malzemenin geldiği asıl yer geçmiştir. Dolayısıyla geçmişin ne olduğunu, geçmiş ile tarih arasında nasıl bir ilişki bulunduğunu tartışmak gerekmektedir. İki Farklı Tarihçilik Son zamanlara kadar tarihçilerin büyük kısmı için tarihle geçmiş arasında ...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - I

Tarih ile geçmiş arasındaki ilişkinin ne anlama geldiği ve tarihin ne olduğu üzerine bir dizi ders notunun ilki: Tarih Nedir Tarih Gerekçelendirir Tarih dediğimizde aklımıza gelen ilk şey geçmiştir ama tarih geçmişten farklıdır, sadece geçmişin aktarılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda aktarılan geçmişin belli bir amaç doğrultusunda sahiplenilmesidir de. Yani tarih üç gün, üç yıl veya üç asır önce olmuş olayların sıralanmasından, bunların aktarılmasından daha fazla bir şeydir. Aktarılan geçmişin belli bir doğrultuda ve özellikle de belli bir grup için kullanılmasını da içerir. Onu diğer geçmiş aktarımlarından farklı kılan da bu özelliğidir. Tarih mevcut ilişkileri gerekçelendirmek, güçlendirmek veya bunlara karşı çıkmak, farklı bir yaklaşım yaratmak zorundadır. Bu nedenle geçmişe başvurulur. Aynı şekilde gelecek de kullanılabilir ama gelecek henüz olmamışı, geçmişse olmuşu ima ettiklerinden, geçmişe başvurmak, geçmişi kullanmak çok daha etkili, çok daha inandırıcıdır...

Tekilliklerin Tarihi

Bir önceki kültürel habitat yaklaşımını kullanarak bakınca, bu yapılan artık tarih oluyor mu? İlk bakışta sanki tarih yapılmamış da, sadece insan toplulukları incelenmiş oluyor. Ama biraz düşünmeye başlayınca ilginç bir soru beliriyor. Tarih yapmaktan kastedilen ne burada? Geçmişi anlamlandırmak, geçmişte ne olduğunu anlamak mı? Yoksa geçmişi bir biçime mi sokmak? Sanırım birçok değişik açıdan bakabiliriz geçmişe ama galiba bu önerdiğim son yaklaşım birey olarak insanı ve alışık olduğumuz insan kavramını ortadan kaldırıyor. İnsanı tamamen öylesine bir organizmaya indirgiyor. Ya da belki de insanı biraz daha olması gereken yere, yani grupsal birey veya grup-birey düzeyine çıkarıyor. Biraz daha toplulukları, kitlesel değişimleri öne çıkartan bir yaklaşım, muhtemelen buna yakın bir şey olacaktır. Düşünecek olursak, bizim (batı medeniyetinin bir üyesi olarak) tarih pratiğimiz aslında son derece fazla bir şekilde tekilliklerden örülmüş bir şey: Olaylar ve bireylerden ibaret. Bunlar her z...

Doğru Tarih? Ve Tarihin Sonu!

"Doğru Tarih? İstediğimiz Tarihi Yazabilir miyiz?" den devam. Kendi adıma konuşacak olursam, tarihin verilere göre yazılmasından yanayım diyebilirim. Yani geçmişi, araştırmalar sonucu elimize geçen verilerden yararlanarak kurmaya ve anlamaya çalışmalıyız. Diğer yandan, şunu da sormak gerekiyor: Neden geçmişle uğraşıyoruz? Normal koşullarda büyük kısmımız geçmişle uğraşmaz. Daha çok şimdiyi yaşarız. Günlük etkileşimlerimizde ne kadar yer tuttuğunu düşünecek olursak, uzak geçmişin payı çok küçüktür. Üç, dört nesil öncesini bilmeyiz bile. Dolayısıyla ilk sorulması gereken soru, ne zaman uzak geçmişle ilgilenme ihtiyacı duyduğumuz olmalı. Aslında cevap gayet basit: İhtiyaç duyduğumuz zaman ilgileniyoruz ama net tür bir ihtiyaçtan bahsediyoruz. Kimimiz merak ettiğimiz için ilgileniyor olabiliriz ama burada bile, derinlerde bir yerde bir ihtiyaç söz konusu olabilir. Uzak geçmişe, aileler bazında çok ihtiyaç duymuyoruz. Köyler bazında da pek fazla ihtiyaç duyulduğu söylen...

Doğru Tarih ? İstediğimiz Tarihi Yazabilir miyiz?

Hangi tarih daha doğru? Ünlü İngiliz arkeolog Colin Renfrew, geçmiş üzerine ürettiğimiz fikirlerimizi veya geçmişle ilgili yazdığımız tarihleri, veri ve analizlerin yönlendirmesi gerektiğini söylüyor ve ardından da, bunu özellikle “istediğimiz türden geçmişler” yazabileceğimizi söyleyen akademisyenlere karşı naçizane bir tepki olarak söylediğini ekliyor (Renfrew, 1996:135). Gerçekten hangi tarih daha doğru? Verilere göre ortaya çıkarılan tarih mi, yoksa herkesin istediği gibi bir tarih yazması mı? İlk bakışta verileri ve bunların analizini temel alan tarihçilik türü, sanki olması gerekenmiş gibi geliyor. Ya da bize böyle öğretildiği için bunun doğru olduğunu düşünüyoruz. Ne de olsa tarihlerimiz bize dışarıdan veriliyor ve verilirken de, nasıl belgelere, gerçek verilere dayandıkları falan defalarca tekrarlanıyor. Böyle bir ortamda daha farklısını düşünmek zaten mümkün değil. Eğer tam tersini düşünecek olursak, yani her grubun kendi özel tarihini yazdığı bir ortam olsaydı, acaba o z...