Tunç Çağı - V: Saraylar ve Saray Ekonomileri
Tunç çağı saraylarını ekonomik faaliyetlerin toplandığı ve yürütüldüğü yapılar olarak tanımlayabiliriz. Her ne kadar bu sarayların elitlerin kontrolünde olduğu fikri genelde kabul ediliyorsa da, bunlar her zaman elitlerin, ortaçağ kralları gibi yaşadığı yapılar değildi. En azından, bu amaçla kullanıldıklarını gösteren izler, özellikle Girit’in Minos sarayları açısından baktığımızda mevcut değildir. Hâlâ Minos saraylarında toplumu yöneten veya insanlara hükmeden bir kralın veya seçkinler grubunun var olduğu gösterilmiş değildir.
Konuya Minos sarayları açısından bakacak olursak, bu yapılar tarımsal artı ürünün toplandığı, çeşitli ürünlerin imal edildiği ve bunları imal eden zanaatkârların çalıştığı odaların bulunduğu, bölgeler arası ticaretin yürütüldüğü ve bu şekilde gelen malların depolandığı ve dini faaliyetlerle ayinlerin gerçekleştirildiği bölümlere ve insanların çeşitli nedenlerle toplandığı alanlara rastlanan ve bazı örnekleri oldukça büyük boyutlara ulaşan yapılardır. Girit’in Minos sarayları gerçekten de neredeyse tüm faaliyetleri bir araya getiren oldukça merkezi yapılardır. Fakat “tüm faaliyetler”in neleri kapsadığını ne yazık ki bilmiyoruz. Minoslular’a saraylarıyla ilişkili belgelerin sadece kayda geçirilmesi gereken nesnelerden ibaret olduğunu düşünülebiliriz ki, bu tür bir ayrımın var olduğu gösterilmiştir. Sarayların dışında da çeşitli ekonomik faaliyetlerin bulunduğunu biliyoruz. Bize ulaşan kayıtların daha ziyade saraylardaki ekonomik faaliyetlere ait bilgiler olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla iki farklı ekonomik boyutun var olduğunu söyleyebiliriz. Bu iki ekonomik boyuttan elitlerin kontrolü altında olanı ve onlara bu kontrolü vereni Saray Ekonomisi olarak adlandırıyoruz. Bölgeler arası ticaret bu saray ekonomilerinin kontrolündeydi ve bu yüzden tunç çağı saray ekonomileri dönemi olarak görülür. Her ne kadar ikincil bir ekonomik alan mevcuttuysa da, bölgeler arası ticareti yürüten, tüketimi ortaya çıkaran ve yönlendiren, medeniyet dediğimiz yaşam tarzının yayılmasını sağlayan, kısacası var olan iktidar ilişkilerini yaratan unsur saray ekonomileridir.
Bir başka yaklaşıma göre de saraylar, yaratılan tarımsal fazlanın toplandığı ve daha sonra topluma tekrar dağıtıldığı merkezlerdir. Sarayların bu tür bir işlevinin olduğunu kabul etsek bile, bunun değişmeden sürdüğünü düşünmek olanaksızdır. Bir şeylerin tekrar dağıtılması sonuç olarak birilerinin bu şeyleri dağıttığını gösterir ki, bu birilerinin zamanla daha farklı bir toplumsal statüye ulaştığını düşünmemiz için yeterince fazla sayıda veri bulunmaktadır. Sarayların bu şekilde ortaya çıktığını düşünsek bile, bölgeler arası ticaretin ortaya çıkması, bazı yerel nesnelere karşı uluslararası (veya bölgesel) talebin artması bu yapıyı süratle değiştirmiş, ürünlerin saklanması ve tekrar dağıtılmasından sorumlu bireyler veya elitler farklı hesaplar peşinde koşmaya başlayarak bu yapıları kendilerine hizmet eden kurumlara dönüştürmüştür. Tek bir hükümdarın tüm kontrolü elinde tuttuğuna dair bir modeli desteklemek mümkün gözükmese de, saray ekonomileri toplumu, sömüren elitler ve sömürülen halk anlamında bölmüş gözükmektedir. Sonuç olarak tunç çağı saraylarının temel işlevi ekonomik ilişkileri toplum adına değil, belli bir grup adına örgütlemektir ki, bu da daha ziyade sömürücü bir yapının söz konusu olduğuna işaret eder.
Saraylar sadece Girit’e özgü değildi. Her ne kadar saraylar denince ilk akla gelen Minos medeniyetiyse de, çok daha gelişmişleri Yakındoğu’da bulunuyordu. Yakındoğu’nun sarayları temsil ettikleri ekonomik faaliyetler açısından bakıldığında çok daha büyük ölçekteki karmaşık örgütlenmelerdi. Bu yüzden de bu faaliyetler daha geniş bir alana yayılmıştı; tek bir saray halinde örgütlenmemişti. Saraylara Hititlerde de rastlıyoruz. Sonuç olarak saray ekonomileri tunç çağında medeniyetinin yayıldığı bölgenin tamamını kontrol ediyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder