Kayıtlar

Selçuklular etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

21. Yüzyılda Malazgirt Kutlaması

Resim
AKP’nin 1071 Alparslan’la Malazgirt Savaşı’nın kutlama projesinden sonra “ileri demokratlar”ın da milliyetçilik konusunda bu ülkenin kendilerinden önceki diğer yönetimlerinden aşağı kalmadığı konusunda bir kuşku kalmadığını söyleyebiliriz. Elbette bazı farklar söz konusu.   Yanlış anlaşılmasın içerik farkından bahsetmiyorum. İslami unsurun biraz daha fazla öne çıkartılması dışında aynı söylem sürüyor. Diğer yandan, biçim konusunda da AKP’nin hakkını vermek gerekiyor. Hiç kimsenin bugüne kadar düşünmediği fikirlere imza atıyorlar, çok daha görsel gösteriler düzenliyorlar. Ama görsellik, kitlesellik ve büyük şovlar onların törenlerinin de son derece ayırımcı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Milliyetçilik elbette her zaman bir sorun olarak görülmek zorunda değil. Bir örgütlenme şekli olarak belli koşullarda yararlı olduğu bile ileri sürülebilir. Bugünün değerleri açısından bize veya kimimize yanlış veya ters görünse de, milliyetçiliklerin, homojen oldukları farz edilen etn...

Türkmenler ve Anadolu'ya Göç Tartışması II

"Şimdi gelelim esas meseleye. 19. yüzyıldaki ve 20. yüzyılın başındaki nüfus sayımlarına bakınca Anadolu'da şunu görüyorum: Gayrimüslimler her yerde varlar, ama çoğu yerde Müslümanlarla karşılaştırınca oldukça azlar. Görece fazla nüfusa sahip oldukları bölgeler de oldukça kısıtlı. Zaten o bölgeleri denklemden çıkardığımızda geriye fazla bir nüfus kalmıyor. Aradaki fark zannedersem farklı coğrafi koşullardan (örneğin, Ermenilerin görece yoğun oldukları bölgeler oldukça dağlık) ve farklı siyasi geçmişlerden kaynaklanıyor (Osmanlı idaresine girmeden önce farklı bölgeler farklı farklı idareler tarafından yönetilmiş, ve hatta Osmanlı idaresine girdikten sonra bile birçok yerde yerel yönetimler uzun bir süre büyük oranda otonomilerini muhafaza edebilmişler, yani bir nevi himaye edilmişler). Rubrucklu William'ın geçtiği 13. yüzyıl Anadolu'suyla 19. yüzyıl Anadolu'su arasında çok bariz bir fark olduğu açık. Arada çok büyük bir DEĞİŞİM olmuş. Bence bu DEĞİŞİMİN...

Türkmenler ve Anadolu'ya Göç Tartışması I

"Herhalde bu Orta Asya'dan gelenlerin büyük çoğunluğu Türkmen kategorisine girenlerdendi, öyle değil mi? Gaziler zaten daha çok öncü güç olarak geldikleri ve sınır bölgelerinde biriktikleri için Anadolu'da bayağı kısıtlı bir varlıkları olmalı. Selçuklu aristokrasisi, bürokrasisi ve peşlerinden gelen daha çok İranlı ağırlıklı şehirli zümre de keza oldukça kısıtlı sayıda olmalı. Geriye bir tek Türkmenler kalıyor. Onlar da çoğunlukla taşra bölgelere yerleşmiş olmalı. Dolayısıyla şehirler ve kasabalar Müslüman göçlerinden demografik olarak çok az etkilenmiş olabilir. Bu durumda Selçuklu'nun (ve diğer erken dönem Türk yönetimlerinin) kentli yerlileri ezecek bir durumda olduğunu söyleyemeyiz zannedersem. Köylerdeki durumsa daha karışık, zira Türkmenler full-time göçebe olduğundan tarıma ve köylülüğe de yabancıydılar. Selçuklu yönetimi, bu sorunun üstesinden 1- yerli köylü halktan yararlanarak, 2- Türkmenleri yerleşik düzene ve tarıma geçirerek, 3- Orta Doğu v...

Türklerin Anadolu’yu İl Tutması - II

Anadolu Selçuklu İktidarının Parlak Dönemi II. Kılıç Arslan’ın oluşturmuş olduğu iktidarı 1186’da oğulları ve kardeşi arasında paylaştırması Anadolu’da yeni bir kriz döneminin başlamasına yol açmıştır. Yaklaşık 1205’e kadar sonuçlanmamış bu kriz döneminin sonunda I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in tek başına iktidar olduğunu görüyoruz. Bu dönemde Anadolu Selçukluların yararına çeşitli siyasi gelişmeler de gerçekleşmiştir. Bunların arasında en önemlisi muhtemelen Konstantinopolis’in IV. Haçlı Seferi tarafından 1204’te ele geçirilmesi ve burada bir Letin Krallığı’nın kurulmasıdır. Bizans devleti bu olay üzerine Mora, Epir, Trabzon ve Batı Anadolu’da çeşitli siyasi yapılar şeklinde yeniden örgütlenmek zorunda kalır. Bunların arasında Batı Anadolu’yu kontrol eden Theodor I. Laskaris’in İznik İmparatorluğu’dur. Diğerleri arasında daha önemli bir yere sahip olacak bu imparatorluk artık tüm kuvvetleriyle birlikte Batı Anadolu’dadır. Bunun ilk doğrudan etkisi bu bölgeye yönelik her türlü akının...

Türklerin Anadolu’yu İl Tutması - I

Anadolu’da Selçuklu İktidarının Kuruluşu Malazgirt Savaşı’nda Bizans ordusu yok olur. Tagmata birliklerinin büyük kısmı savaş alanında yok olmuş, zaten güçsüz durumda olan thema birlikleri de ortadan kaldırılmıştır. Alpaslan’ın antlaşma yaparak serbest bıraktığı Diyojen de Dukas’la girdiği mücadeleyi bir süre sonra kaybedecek, kör edilme süreci sırasında aldığı yaralardan ötürü yaşamını yitirecektir. Bizans’ın doğu sınırları tamamen savunmasız kalmıştır. Türkmen gruplarını durduracak hiçbir engel yoktur. Her ne kadar Bizans yeni bir ordu kurma çabasına hemen girişecekse de, eski gücüne bir daha ulaşamayacaktır. Thematik birliklerin yok olması yeni çözümlerin aranmasını getirecek, paralı askerlerin daha da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlaması bunlardan biri olacaktır. Diğer bir çözüm de pronoia sisteminin tasarlanması olacaktır. Bu sistem, daha sonra Osmanlılarda da görülecek tımar sisteminin aynısıdır; askerlere hizmet karşılığında vergiden muaf arazi verilmesine dayanmaktad...

İlk Çatışmalar ve Malazgirt

Bizans’ın Türk topluluklarıyla on birinci yüzyıldaki ilk karşılaşması Müslüman tarafın akınlar olarak adlandırdığı çeşitli yağmacı gruplar aracılığıyla olmuştur (1016–17). Bu ilk akınlar Bizans tarafından fark edilmemiştir bile; akıncıların hedefi Vaspurakan (Van) bölgesi olduğundan daha çok Ermeniler bu akınlardan etkilenmiştir. Bu sırada Bizans güçsüz değildir ve bu yüzden hem Türkmen hem de Gazi grupları Bizans topraklarına sızmakta büyük güçlük çekmektedir. Selçuklunun desteği gerekmektedir. 1048 yılında Musa Yabgu’nun oğlu Hasan’ın gerçekleştirdiği akın ilk başta başarıya ulaşsa da, Bizans bu akını da yenilgiye uğratmayı başarır. Selçuklunun Bizans’la çatışmaya doğrudan dahil olması ilk kez 1049’da gerçekleşir. Selçuklu ailesinden İbrahim İnal, Kutalmışla birlikte, Pasinler’de Bizans ordusunu yenilgiye uğratır. Fakat Türkmen ve Gazi grupları gene hayal kırıklığına uğrar. Çünkü bu savaşın arkasından barış antlaşması gelir; Anadolu’nun kapıları yine açılmamıştır. Barış koşullar...

Türk/Oğuzların Roma/Bizansla Karşılaşması

Gelenler ve Yerel ile Evrenselin Çatış ması. Türk toplulukları Roma-Bizans siyasi varlığıyla Malazgirt’ten çok önce karşılaşmıştır. Türk İmparatorluğu veya Konfederasyonu’nun Roma-Bizans’la altıncı yüzyıldan itibaren ilişkide olduğunu biliyoruz. Yedinci yüzyılda Roma-Bizans imparatoru Heraklius Türk ordularının yardımına başvurarak Sasanileri yenilgiye uğratmıştır. Diğer yandan Balkan sınırlarında var olmuş Türkçe konuşan çeşitli bozkır topluluklarıyla (Bulgarlar, Peçenekler, Kıpçaklar, Uzlar) da ilişki halinde olmuştur. Uzlarla Oğuzların aynı topluluğu temsil ettikleri düşünülmektedir. Roma-Bizans bu gruplarla çoğu zaman savaş halinde olmakla beraber, hem bu topluluklardan bireyleri veya grupları ordularında kullanmış hem de bu grupları zaman zaman topraklarına yerleşmiştir. Sayıca her zaman az olmuş bu gruplar ve bireyler kısa zamanda asimile olmuş, kimliklerini yitirmiştir. Roma-Bizans’ın Türk topluluklarıyla karşılaşması bir de Arap orduları aracılığıyla olmuştur. Arap ordul...

Türklerin/Oğuzların Anadolu'ya Gelişi: Malazgirt Öncesi Anadolu

Bürokratlarla Askerler, Merkezle Ta şra Arasındaki Çatışma II. Basil’in hükümdarlığı, Bizans İmparatorluğu’nun doruk noktasıdır. Artık 7. yüzyıl savaşlarında ölüm kalım mücadelesi veren bir Bizans yoktur; güçlü, düşmanlarında korku uyandıran ve topraklarını koruyan bir Bizans vardır. Buna rağmen sorunsuz bir Bizans’tan bahsetmemiz mümkün değildir. Bizans’ın en büyük sorunu olan devletle taşra arasındaki iktidar mücadelesi ortadan kaybolmamıştır ve Basil’in ölümünden sonra bir kez daha parlayacaktır. Bizans devleti açısından baktığımızda, sorunun kaynağı taşranın çok güçlenmiş askeri aileleri, aristokratlarıdır. Thema ordularının başı olan generaller, sürekli İstanbul’daki bürokrasiyle iktidar mücadelesi içindedir. Daha önce kısaca değindiğimiz gibi, aynı sorunla II. Basil de uğraşmak zorunda kalmış, isyancı generallerin neden olduğu iç savaşlardan muzaffer çıkmıştır. II. Basil’den sonra gelen imparatorlar da aynı şekilde generallerle mücadele etmelerine rağmen onun kadar şanslı olma...

Anadolu'ya Oğuz Göçü Tartışması - II

Göçlerin olduğu dönemde yazılmış Müslüman veya Gayrimüslim kaynaklarda göçler ve sonuçlarıyla ilgili ne tür bilgiler veriliyor, ve bu konuda hangi kaynakları okumamı tavsiye edersiniz? Bir de, Arap-İslam göçleriyle ilgili yazılmış belgelere kıyasla Türk-İslam göçleriyle ilgili belgeler ne kadar yeterli, ve içerik açısından ne gibi benzerlikleri ve farkları var? Ayrıca, yine göçler döneminde bazı yerleşim yerlerinin yokedildiği veya terkedildiği görülüyor (kimisi Moğol istilalarından sonra). Bazı bölgelerde ise belli bir canlanma var. Siz, arkeolojiden anlayan biri olarak, bu dönemde nasıl bir arkeolojik süreç görüyorsunuz? Kopuş mu, devamlılık mı? Arkeoloji, genetik antropolojiyle yazılı tarih arasında bir köprü görevi görmesi bakımından, tabloyu tamamlayıcı bir role sahip. Son olarak, yine tarihle genetik antropoloji arasında köprü kuran kültürel ve fiziksel antropoloji açısından da geçmişteki dönüşümleri ve bugüne yansımalarını değerlendirirseniz sevinirim. (zülfütemur) Açıkças...

Ortaçağda Avrasya Bozkırları III - Orta Asya Bozkır İmparatorlukları II

Resim
Türk Kağanlığı (Gelişmiş Göçebe Pastoraller MÖ 7.yy) *Hunlar 4.yy ait olmalarına rağmen bu haritaya dahil edilmiştir. Her ne kadar Avrasya bozkırlarındaki gelişme, sonrakinin öncekinden daha üst düzeyde bir evreyi temsil ettiği bir çizgi biçiminde olmamışsa da (ki çoğu zaman kopukluklar ve geriye gidişler olmuştur), sanki daha üst bir evreyi temsil eden farklı münferit yönelişler veya oluşumlar tespit etmek mümkündür. Örneğin, ilk büyük bozkır imparatorluğu olduğunu belirttiğimiz Hsing-nu konfederasyonu yukarıda vermiş olduğumuz bozkır devlet tipolojisinde birinci tipi temsil eden bir haraç imparatorluğudur. Hatta Avrasya bozkırları tarihine baktığımızda, büyük kısmı Hsiung’nu’ların kontrolünde geçmiş olan MÖ 209 ile MS 552 arasındaki ilk evre “haraç imparatorlukları” dönemi [1] biçiminde tanımlanmıştır. (Hsiung-Nu’lar varlıklarını MS 3. yüzyıla kadar sürdürmüştür.) MS 551’de tarih sahnesine çıkmış Türk Konfederasyonu’ysa aynı devletleşme tipolojisinde ikinci tipe karşılık gelen ...