Kayıtlar

Roma'nın Hıristiyanlaşması etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hıristiyanlık - Ortodoks Öğretinin Yerleşmesi

Hıristiyanlığın Roma tarafından kabulüne kadar olan dönem, tek bir kilisenin yığınlarca kilisenin arasından sıyrılmaya ve ortodoks kiliseye dönüşmeye çalıştığı dönemdir. Birçok yerel kilise birbirinden bağımsız bir şekilde aynı coğrafyayı paylaşmaktadır. Hıristiyanlığın Roma tarafından kabulünden hemen önce, ortodoks bir yapı ve kilise artık biçimlenmiştir. Bu andan itibaren gördüğümüz durum, bu kilisenin kendisini hem pagan inançlara hem de diğer Hıristiyanlık versiyonlarına karşı kabul ettirmeye çalışmasıdır. Bu açıdan baktığımızda, hem Anadolu’da hem de ortodoks kilisede parçalı bir yapının mevcut olduğunu görürüz. Bu ikisi arasında bir ilişki yoktur. Ortodoks kilisede gördüğümüz parçalı yapı, kilisenin kendi iç tartışmalarından kaynaklanmaktadır. Kilise dışında var olan parçalı yapıysa, ortodoks kiliseyle bu kilisenin dışında kalan diğer kilise veya dini yorumların ürünüdür. Örneğin, Kapadokya hayli ortodoks bir yapı gösterirken, Frigya ve Lycanoia (her ikisi de orta Anadolu say...

Hz. İsa ve Hıristiyanlığın Doğuşu

Hıristiyanlık ne zaman ortaya çıkmıştır? İsa kendi öğretisini savunmaya ve yaymaya başladığında mı, yoksa Pavlus İsa’nın öğretisini yaymaya başladığında mı? Pavlus’un savunduğu İsa’nın öğretisi miydi, yoksa İsa’nın kendisine göre biçimlendirdiği öğretisi miydi? Bu soruları yanıtlamak ne yazık ki çok kolay değil. Burada temel zorluk İsa’nın yazılı hiçbir şey bırakmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Pavlus çok şey yazmıştır ama Pavlus’un anlattığı İsa’nın gerçekten yaşamış İsa olduğunu anlayabilmemiz için İsa’nın ne söylediğini bilmemiz gerekmektedir. Bunu da doğrudan İsa’nın yazmış olduğu belgeler veya yazılar aracılığıyla yapmamız mümkün değildir. En fazla Yeni Ahit’e gönderme yapabiliriz. Yeni Ahit, İsa deneyimini anlatan dört farklı kitaptan oluşur ve İsa’nın söylediklerine ulaşabilmemizin başka bir yolu yoktur. Onu bize havarileri veya bu dönemde yaşamış Pavlus gibi kişiler anlatmaktadır. Her ne kadar kendisi İsa’nın doğrudan havarisi değildiyse de, Pavlus da bir havari olarak ...

Antikçağda Tektanrıcı Dünyaya Geçiş

Tektanrıcılığa geçişin en azından iki bağlamda gerçekleştiğini iddia edebiliriz. Bunlardan biri Yahudi dininin kendisi ve diğeriyse Greko-Romen dünyadır. Bu bağlamların sayısını arttırmak elbette mümkündür. Bir yandan İran bölgesindeki değişimleri, yani Zerdüştlüğün tektanrıcılığa doğru gittiği iddiasına dayanan gelişimi ve diğer yandan da Orta Asya pastoral (kırsal hayvancı) topluluklarında rastlanan tektanrıcılık benzeri inanç sistemlerini tektanrıcılığın ortaya çıkışını teşvik eden bağlamlar olarak görebiliriz. Neyin tektanrıcılığın başlangıcı olduğunu görmek biraz da araştırmacının bakış açısına bağlı olduğundan bu bağlamları arttırmak elbette mümkündür ama tartışmamızı, belli bir bölgede ve daha kontrol edilebilir boyutlar içinde kalmak için, yukarıda adı geçen iki bağlamla sınırlayacağız. Bununla beraber farklı bağlamlardan da bahsedilebileceğini unutmamak gerekir ki tektanrıcılığın doğuşunu belli bir dönemle de sınırlamamalıyız. Yahudiliğin ve daha sonra tüm Greko-Romen dünyanı...

Roma İmparatorluğu'nun Hıristiyanlaşması IV

Kilise Konsilleri Hıristiyanlığın ilk evrelerinde Hıristiyanlık öğretisi ve hiyerarşisiyle ilgili önemli tartışmalar ve kutuplaşmalar da gerçekleşmiştir. Bu tartışma ve kutuplaşmaları çözmek için din adamları arasında çeşitli toplantılar yapılmıştır. Bu toplantılar konsiller (konseyler) olarak adlandırılmıştır. Konsiller her dönemde görülmüştür ama Hıristiyanlık öğretisinin temel ilkeleriyle ilgili olan en önemlileri ilk dönemlerde gerçekleştirilmiştir. Bu ilk konsiller çoğu kez hararetli tartışmalara ve hatta karşılıklı şiddete sahne olmuştur. Genelde imparatorların Hıristiyanlığı tek parça halinde birleştirme çabalarından kaynaklanan bu konsiller neredeyse her zaman tam tersi sonuçların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Dördüncü yüzyılın ana teolojik meselesi, adını İskenderiyeli bir rahip olan Arius’tan alan Arian anlaşmazlığı olmuştur. Anlaşmazlık Hıristiyanlığın Teslis (Üçlü Birlik: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh) öğretisiyle ilgiliydi. Arius’a göre, Mesih (oğul) Baba kadar tam Tanrı...

Roma İmparatorluğu'nun Hıristiyanlaşması III

Hıristiyan Roma Roma’nın Hıristiyanlığı kabulü, Konstantin’in 312’de Maxentius’a karşı Milvian Köprüsü zaferiyle gelmiştir. Bu zaferi Hıristiyanların tanrısının yardımıyla kazandığına inanan Konstantin, bu zaferin hemen ardından 313’te ilan ettiği Milano Fermanı’yla Hıristiyan karşıtı politikalara son vermiştir ve böylece Hıristiyanlık diğer inançlarla eş statüye yükselmiştir. Bu hamlenin Hıristiyanlığın devlet dini yaptığı düşünülmemelidir. Hıristiyanlık diğer dinler gibi yasal ve korunan dinler kategorisine dahil edilmiştir. Üstelik Konstantin Hıristiyanlığın tarafında yer almış ve bu inancı kısmen benimsemiştir. Fakat diğer yandan, aynı Konstantin çok tanrılı devlet dininin başrahibi olarak pontifex maximus statüsünü ve makamını korumuş, bastırdığı paraların üzerinde pagan simgeleri en azından 323 yılına kadar belirmeye devam etmiştir ki, kendisi de Hıristiyan olmanın en önemli gereği olan vaftiz uygulamasını ölümünden birkaç dakika öncesine kadar yerine getirmemiştir. Her şeye r...

Roma İmparatorluğu'nun Hıristiyanlaşması II

Geç Roma İmparatorluğu’nda Yeni Platoculuk Üçüncü yüzyıl Roma İmparatorluğu’nda entelektüel ve dini yaşamda önemli değişikliklere neden olmuştur. Çeşitli yeni akımlar belirmiş, Hıristiyanlığın maruz kaldığı ayrımcılık ve zulmün hem boyutları hem de şiddeti artmıştır. Bu ikinci değişiklik, antikçağ hoşgörüsünün değişmekte olduğuna işaret ettiği için önemlidir. Genelde tüm inançların ve tanrıların serbestçe ve birlikte var oldukları antikçağ dünyasının bireyleri üçüncü yüzyılla birlikte buna daha az izin vermeye başlamıştır. Bu çoktanrıcı antikçağ bireylerinin geleceğin Hıristiyanlarını oluşturacaklarını dikkate alacak olursak, bu değişim önemlidir. Sadece Hıristiyanlık değil, hoşgörüsüzlük de yayılmıştır ve ilk başta Hıristiyanlara karşı zulümde bulunan bu insanlar daha sonra da Hıristiyan olarak Hıristiyanlık öncesi ve Hıristiyanlıktan faklı inançlara karşı zulüm de bulunmuş ve kesinlikle hoşgörülü olmamıştır. Roma İmparatorluğu’nda siyasi iktidar az sayıda bireyin elinde top...

Roma İmparatorluğu'nun Hıristiyanlaşması I

Ortaçağ tektanrılı dünyaya geçişi mi temsil ediyor? Daha önce bahsetmiş olduğumuz gibi, ortaçağa geçişte gözlemlenen en önemli değişikliklerden biri kutsal boyutundadır. Kutsal boyutunda gözlemlediğimiz bu büyük değişiklik, çoktanrılı dünyadan tektanrılı dünyaya geçiştir. İlk bakışta doğru gözüken bu iddia aslında bazı sorunlar içermektedir. Antikçağ olarak adlandırdığımız dönemde de tektanrıcılık gözüküyor. Yani tektanrıcılık sadece ortaçağa özgü bir görüngü değildir. Her şeyden önce, çok yaygın olmasa da Yahudilik vardı. Diğer yandan, antikçağın son dönemlerinde Yunan felsefesi veya Yunan çoktanrıcılığı tektanrıcılığa doğru gidiyordu ki aslında bunu kısmen başarmıştı da. Bir yandan tanrıların-tanrısı gibi yaklaşımlar belirirken, bir yandan da neredeyse tektanrıcı diyebileceğimiz inançlar ortaya çıkıyordu. İnsanlar kutsal olarak adlandırdığımız boyutu, bir şekilde teklikle, tektanrıcılıkla özdeşleştirmeye başlamıştı ki, bu bizi bunun ortaçağda ortaya çıkmış bir değişiklik ol...