Tunç Çağı - III: Su Taşımacılığının Rolü
Yelken kullanımına dair en eski kanıt Yakındoğu’dan gelmektedir. Eridu’da MÖ 3400’den kalmış bir kil modelin bir tekneyi temsil ettiği düşünülmektedir. Daha inandırıcı bir başka kanıt, MÖ 3100’lerin Mısır’ından gelen bir tekne resmidir.[1] Fakat MÖ 2000’lere kadar, Doğu Akdeniz’de teknelerin dolaştığına dair ipucuna rastlamıyoruz.[2] Su taşımacılığının ilk olarak Nil ve Fırat gibi nehirlerde başladığı, daha sonra yelken kullanımı ve tekne yapımı teknolojilerinin gelişmesiyle Doğu Akdeniz’de yayılmaya başladığını kabul edebiliriz. Bu arada Doğu Akdeniz’de deniz taşımacılığının yayılmasının, insanların bu tür girişimlere yatırım yapmaya, bu tür yatırımların yeterince kazançlı olduğunu düşünmeye başlamasıyla ilgili olduğunu da unutmamalıyız.
Akdeniz’de medeniyetin gelişiminin ve bu gelişimin belli bir karakter kazanmasının arkasındaki en büyük nedenlerden birinin Akdeniz olduğunu söylemek bir abartma olmayacaktır.
Bir kez açık deniz ticareti belirdikten sonra, Akdeniz toplulukları çok daha kolay ve hızlı bir şekilde birbiriyle iletişime girmeye başlamıştır. Fakat bu gelişim bugün görmeye alışık olduğumuz doğrudan bağlantılar şeklinde gelişmemiştir. Akdeniz’i bir uçtan diğer bir uca doğrudan kat eden gemilerin belirmesi çok daha sonra olmuştur.[3] Tunç çağı deniz ticareti daha çok kıyıları izleyen tekneler tarafından gerçekleşmiştir.
Bir kez açık deniz ticareti belirdikten sonra, Akdeniz toplulukları çok daha kolay ve hızlı bir şekilde birbiriyle iletişime girmeye başlamıştır. Fakat bu gelişim bugün görmeye alışık olduğumuz doğrudan bağlantılar şeklinde gelişmemiştir. Akdeniz’i bir uçtan diğer bir uca doğrudan kat eden gemilerin belirmesi çok daha sonra olmuştur.[3] Tunç çağı deniz ticareti daha çok kıyıları izleyen tekneler tarafından gerçekleşmiştir.
Bu, Akdeniz’i enlemesine, özellikle Ege’den Mısır’a doğru geçen ticari rotaların ve bu geçişi başaracak teknelerin bu dönemde olmadığı anlamına gelmez. Fakat bu tür “açık deniz” hatlarının ve bunu başaracak gemilerin bu dönemde azınlıkta olduğunu düşünmemiz çok daha yerinde olacaktır. Bu dönemdeki ticareti, Ege Denizi gibi nispeten kapalı denizlerden oluşan yoğun ticaret bölgeleri ve bunları birbirine bağlayan “açık deniz” ticaret hatları şeklinde düşünebiliriz.[5] Akdeniz’in girintili çıkıntılı, bazı kısımlarının çok adalı ve boğazlı yapısı zamanla bazı yerlerin daha avantajlı konuma gelmesine neden olmuştur. Özellikle boğazlar ve kanallar gibi coğrafik “engellerde” konumlanmış yerleşim birimleri (Truva gibi) bu durumlarını önemli bir kazanç kapısına dönüştürmüştür. Kıyıların girintili çıkıntılı coğrafyası ve bunun sonucu olarak beliren rüzgâr şekilleri ve “engeller” belli rotaların belli zamanlarda daha gözde olmasına, bu da buralarda bulunan yerleşim birimlerin ve toplulukların diğerlerine göre daha fazla zenginleşmesine yol açmıştır. Görüldüğü gibi, Akdeniz’in kendisi de bölgeler ve yerleşkeler arası eşitsizliği artıran bir unsur olmuştur. Öyle ki geç tunç çağı Miken medeniyetinin çöküşünün arkasındaki en önemli nedenin, güney Ege’deki deniz ticaretinin kuzeye Korint kanalına doğru kayması olduğu düşünülmektedir (Şekil 1).[6] Diğer yandan aynı kayma başka bölgelerin öne çıkmasını getirmiştir.
Şekil 2. Genç Tunç Çağında Güney Ege Deniz Ticareti Yollarının Değişmesi
[1] McGrail, 87. bronze age trade[2] Casson, 33.[3] Sherratt, From Luxuries, 359.[4] Cline[5] Age., 359.[6] S. Sherratt, 234-237. miken sarayları.
[1] McGrail, 87. bronze age trade[2] Casson, 33.[3] Sherratt, From Luxuries, 359.[4] Cline[5] Age., 359.[6] S. Sherratt, 234-237. miken sarayları.
Yorumlar
Yorum Gönder