Kayıtlar

Hıristiyan Roma (Bizans) etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Türklerin Anadolu’yu İl Tutması - I

Anadolu’da Selçuklu İktidarının Kuruluşu Malazgirt Savaşı’nda Bizans ordusu yok olur. Tagmata birliklerinin büyük kısmı savaş alanında yok olmuş, zaten güçsüz durumda olan thema birlikleri de ortadan kaldırılmıştır. Alpaslan’ın antlaşma yaparak serbest bıraktığı Diyojen de Dukas’la girdiği mücadeleyi bir süre sonra kaybedecek, kör edilme süreci sırasında aldığı yaralardan ötürü yaşamını yitirecektir. Bizans’ın doğu sınırları tamamen savunmasız kalmıştır. Türkmen gruplarını durduracak hiçbir engel yoktur. Her ne kadar Bizans yeni bir ordu kurma çabasına hemen girişecekse de, eski gücüne bir daha ulaşamayacaktır. Thematik birliklerin yok olması yeni çözümlerin aranmasını getirecek, paralı askerlerin daha da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlaması bunlardan biri olacaktır. Diğer bir çözüm de pronoia sisteminin tasarlanması olacaktır. Bu sistem, daha sonra Osmanlılarda da görülecek tımar sisteminin aynısıdır; askerlere hizmet karşılığında vergiden muaf arazi verilmesine dayanmaktad...

İlk Çatışmalar ve Malazgirt

Bizans’ın Türk topluluklarıyla on birinci yüzyıldaki ilk karşılaşması Müslüman tarafın akınlar olarak adlandırdığı çeşitli yağmacı gruplar aracılığıyla olmuştur (1016–17). Bu ilk akınlar Bizans tarafından fark edilmemiştir bile; akıncıların hedefi Vaspurakan (Van) bölgesi olduğundan daha çok Ermeniler bu akınlardan etkilenmiştir. Bu sırada Bizans güçsüz değildir ve bu yüzden hem Türkmen hem de Gazi grupları Bizans topraklarına sızmakta büyük güçlük çekmektedir. Selçuklunun desteği gerekmektedir. 1048 yılında Musa Yabgu’nun oğlu Hasan’ın gerçekleştirdiği akın ilk başta başarıya ulaşsa da, Bizans bu akını da yenilgiye uğratmayı başarır. Selçuklunun Bizans’la çatışmaya doğrudan dahil olması ilk kez 1049’da gerçekleşir. Selçuklu ailesinden İbrahim İnal, Kutalmışla birlikte, Pasinler’de Bizans ordusunu yenilgiye uğratır. Fakat Türkmen ve Gazi grupları gene hayal kırıklığına uğrar. Çünkü bu savaşın arkasından barış antlaşması gelir; Anadolu’nun kapıları yine açılmamıştır. Barış koşullar...

Türk/Oğuzların Roma/Bizansla Karşılaşması

Gelenler ve Yerel ile Evrenselin Çatış ması. Türk toplulukları Roma-Bizans siyasi varlığıyla Malazgirt’ten çok önce karşılaşmıştır. Türk İmparatorluğu veya Konfederasyonu’nun Roma-Bizans’la altıncı yüzyıldan itibaren ilişkide olduğunu biliyoruz. Yedinci yüzyılda Roma-Bizans imparatoru Heraklius Türk ordularının yardımına başvurarak Sasanileri yenilgiye uğratmıştır. Diğer yandan Balkan sınırlarında var olmuş Türkçe konuşan çeşitli bozkır topluluklarıyla (Bulgarlar, Peçenekler, Kıpçaklar, Uzlar) da ilişki halinde olmuştur. Uzlarla Oğuzların aynı topluluğu temsil ettikleri düşünülmektedir. Roma-Bizans bu gruplarla çoğu zaman savaş halinde olmakla beraber, hem bu topluluklardan bireyleri veya grupları ordularında kullanmış hem de bu grupları zaman zaman topraklarına yerleşmiştir. Sayıca her zaman az olmuş bu gruplar ve bireyler kısa zamanda asimile olmuş, kimliklerini yitirmiştir. Roma-Bizans’ın Türk topluluklarıyla karşılaşması bir de Arap orduları aracılığıyla olmuştur. Arap ordul...

Türklerin/Oğuzların Anadolu'ya Gelişi: Malazgirt Öncesi Anadolu

Bürokratlarla Askerler, Merkezle Ta şra Arasındaki Çatışma II. Basil’in hükümdarlığı, Bizans İmparatorluğu’nun doruk noktasıdır. Artık 7. yüzyıl savaşlarında ölüm kalım mücadelesi veren bir Bizans yoktur; güçlü, düşmanlarında korku uyandıran ve topraklarını koruyan bir Bizans vardır. Buna rağmen sorunsuz bir Bizans’tan bahsetmemiz mümkün değildir. Bizans’ın en büyük sorunu olan devletle taşra arasındaki iktidar mücadelesi ortadan kaybolmamıştır ve Basil’in ölümünden sonra bir kez daha parlayacaktır. Bizans devleti açısından baktığımızda, sorunun kaynağı taşranın çok güçlenmiş askeri aileleri, aristokratlarıdır. Thema ordularının başı olan generaller, sürekli İstanbul’daki bürokrasiyle iktidar mücadelesi içindedir. Daha önce kısaca değindiğimiz gibi, aynı sorunla II. Basil de uğraşmak zorunda kalmış, isyancı generallerin neden olduğu iç savaşlardan muzaffer çıkmıştır. II. Basil’den sonra gelen imparatorlar da aynı şekilde generallerle mücadele etmelerine rağmen onun kadar şanslı olma...

Roma /Bizans'ın Yeniden Güçlenmesi (9 ve 11. yüzyıllar)

Resim
Müslümanların Bizans’a karşı gösterdikleri performansın doruk noktaları, 674-78 ve 717-18 yılları arasında gerçekleştirmiş oldukları İstanbul kuşatmalarıdır. Fakat ilk üç Arap iç savaşı (656-61, 680-92 ve 747-51) Müslümanların saldırılarını büyük çapta zayıflatmıştır. [1] Toroslar’a kadar Bizans’ı ele geçirmiş Müslüman orduları bundan ileriye geçememiştir. Her ne kadar Anadolu içlerine yönelik Müslüman akınlarında neredeyse dokuzuncu yüzyılın ortasına kadar bir azalma görülmeyecekse de, Bizans için Müslümanlara karşı toprak kaybetme süreci sona ermiştir. Bu dönemde Müslüman orduları Bizans ordularından kesinlikle çok daha büyüktür. Yağma grupları bile birkaç bin askerden oluşmaktadır. Araplar, istedikleri zaman çok kalabalık ordular çıkarabilmektedir. 717’de İstanbul’u 120.000 askerle kuşatmış, 782’de Bizans’ı 135.000 askerlik bir orduyla istila etmiştirler. Bizans, savaş alanına 80.000 asker bile çıkaramaktadır. Askeri alandaki bu büyük farkın nedeni, Müslümanların ekonomik a...

Roma / Bizans. Yedinci Yüzyıl Savaşları ve Arap İstilası

Resim
Roma İmparatorluğu’nu büyük bir kargaşanın içine atacak, Doğu Akdeniz’deki konumunu değiştirecek olaylar dizisi Balkanlar’da, Roma’nın Slavlar üzerine Kış seferine çıkmaya karar vermesiyle başlamıştır. Kış seferine çıkmak istemeyen ordu Fokas (Phocas) liderliğinde isyan ederek Fokas’ı imparator yapmıştır (602). Fakat Roma’yla görülecek hesabı olduğuna inanan Sasaniler (İran) bu değişikliği fırsat bilerek ve bir önceki imparator Maurice’in başına gelenleri bahane ederek 603’te Roma İmparatorluğu’na saldırmıştır. Savaşın ilk evrelerinde büyük bir başarı yakalayan Sasaniler, Balkanlar’dan asker çekmeye yanaşmayan Roma karşısında süratle ilerlemiş ve halkı desteğini de arkasına alarak 610’da Phocas’a isyan eden Heraklios’un başa geçmesi de gidişatı değiştirmemiş, 613’te Şam, 614’te Kudüs, 616’da Mısır, 619’da İskenderiye ve 620’de de tüm imparatorluk kaybedilmiştir. Sasanilerle savaş sürerken onlarla baş etmek amacıyla Balkanlar’dan asker çekilince, bu sefer de burayı boş bulan Slavlar ...

Roma / Bizans. Yedinci Yüzyıl Öncesi

Resim
Roma İmparatorluğu’nun Konsantin’in ölümüyle I. Theodosios arasındaki dönemde geçirdiği en büyük değişiklik imparatorluğun pagan inançların baskın olduğu dini bir dünyadan tavırları ve kurumlarıyla birlikte Hıristiyanlığın baskın olduğu bir dünyaya dönüşmesi olmuştur. Bu dönüşüm sadece tanrıların yer değiştirdiği veya çok tanrıların yerini tek bir tanrını yer aldığı basit bir değişiklik olarak görülmemelidir. Burada dini hoşgörünün hâkim olduğu ve misyonerliğin görülmediği bir dini zihniyetin yerini tek doğru inancı getirdiğini ve dolayısıyla diğer inançların yanlış olduğunu savunan, saldırganlık derecesinde misyonerliğin görüldüğü bir dini zihniyetin alması söz konusudur. Bu değişiklik, toplulukların zamanla birbirlerine karşı daha saldırgan bir bakış açısı edinmelerini ve birbirlerini müminler ve kâfirler biçiminde kategorilere ayırmalarını getirecektir. Dördüncü yüzyıl piskoposların Kilise’yi kontrol etmeye başladıkları dönemdir. Bu dönemde piskoposlar curiales sınıfından gelme...

Roma İmparatorluğu'nun Hıristiyanlaşması IV

Kilise Konsilleri Hıristiyanlığın ilk evrelerinde Hıristiyanlık öğretisi ve hiyerarşisiyle ilgili önemli tartışmalar ve kutuplaşmalar da gerçekleşmiştir. Bu tartışma ve kutuplaşmaları çözmek için din adamları arasında çeşitli toplantılar yapılmıştır. Bu toplantılar konsiller (konseyler) olarak adlandırılmıştır. Konsiller her dönemde görülmüştür ama Hıristiyanlık öğretisinin temel ilkeleriyle ilgili olan en önemlileri ilk dönemlerde gerçekleştirilmiştir. Bu ilk konsiller çoğu kez hararetli tartışmalara ve hatta karşılıklı şiddete sahne olmuştur. Genelde imparatorların Hıristiyanlığı tek parça halinde birleştirme çabalarından kaynaklanan bu konsiller neredeyse her zaman tam tersi sonuçların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Dördüncü yüzyılın ana teolojik meselesi, adını İskenderiyeli bir rahip olan Arius’tan alan Arian anlaşmazlığı olmuştur. Anlaşmazlık Hıristiyanlığın Teslis (Üçlü Birlik: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh) öğretisiyle ilgiliydi. Arius’a göre, Mesih (oğul) Baba kadar tam Tanrı...

Roma İmparatorluğu'nun Hıristiyanlaşması III

Hıristiyan Roma Roma’nın Hıristiyanlığı kabulü, Konstantin’in 312’de Maxentius’a karşı Milvian Köprüsü zaferiyle gelmiştir. Bu zaferi Hıristiyanların tanrısının yardımıyla kazandığına inanan Konstantin, bu zaferin hemen ardından 313’te ilan ettiği Milano Fermanı’yla Hıristiyan karşıtı politikalara son vermiştir ve böylece Hıristiyanlık diğer inançlarla eş statüye yükselmiştir. Bu hamlenin Hıristiyanlığın devlet dini yaptığı düşünülmemelidir. Hıristiyanlık diğer dinler gibi yasal ve korunan dinler kategorisine dahil edilmiştir. Üstelik Konstantin Hıristiyanlığın tarafında yer almış ve bu inancı kısmen benimsemiştir. Fakat diğer yandan, aynı Konstantin çok tanrılı devlet dininin başrahibi olarak pontifex maximus statüsünü ve makamını korumuş, bastırdığı paraların üzerinde pagan simgeleri en azından 323 yılına kadar belirmeye devam etmiştir ki, kendisi de Hıristiyan olmanın en önemli gereği olan vaftiz uygulamasını ölümünden birkaç dakika öncesine kadar yerine getirmemiştir. Her şeye r...

Roma İmparatorluğu'nun Hıristiyanlaşması II

Geç Roma İmparatorluğu’nda Yeni Platoculuk Üçüncü yüzyıl Roma İmparatorluğu’nda entelektüel ve dini yaşamda önemli değişikliklere neden olmuştur. Çeşitli yeni akımlar belirmiş, Hıristiyanlığın maruz kaldığı ayrımcılık ve zulmün hem boyutları hem de şiddeti artmıştır. Bu ikinci değişiklik, antikçağ hoşgörüsünün değişmekte olduğuna işaret ettiği için önemlidir. Genelde tüm inançların ve tanrıların serbestçe ve birlikte var oldukları antikçağ dünyasının bireyleri üçüncü yüzyılla birlikte buna daha az izin vermeye başlamıştır. Bu çoktanrıcı antikçağ bireylerinin geleceğin Hıristiyanlarını oluşturacaklarını dikkate alacak olursak, bu değişim önemlidir. Sadece Hıristiyanlık değil, hoşgörüsüzlük de yayılmıştır ve ilk başta Hıristiyanlara karşı zulümde bulunan bu insanlar daha sonra da Hıristiyan olarak Hıristiyanlık öncesi ve Hıristiyanlıktan faklı inançlara karşı zulüm de bulunmuş ve kesinlikle hoşgörülü olmamıştır. Roma İmparatorluğu’nda siyasi iktidar az sayıda bireyin elinde top...