Kayıtlar

Tarih Kuramı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bilimsel Tarih Takıntısı

Resim
Bir bilimcilik takıntısından, yani her şeye, hatalı bir şekilde, bilimsel yöntemi uygulama takıntısından bahsedebilir miyiz? Örneğin, bunu tarih alanında çok görüyoruz. Gerçi diğer sosyal bilimler de bu takıntıdan nasibini alıyor ama sanırım bu konuda aslan payının tarihe ait olduğunu söylemek gerekiyor. İnsanlık yaşamındaki tek doğru düşünme biçimi bilimsel yöntem olmadığı gibi, bilimsel yöntemin çalışamayacağı, çalışmadığı alanlar da mevcuttur. Buralarda bilimsel yöntem çalışmamasına rağmen, başka yöntemler kullanılarak güvenilir bilgiye ulaşılabilmektedir. Ama sırf bu yüzden bu yöntemleri bilimsel olarak adlandırmak doğru değildir. Bazı alanlardaysa (ki bunların başında herhalde tarih geliyor) söz konusu alanın doğasından dolayı bilimsel yöntem uygulanamaz. Bilimsel yöntemin malzemesinin, eğer tartışmayı çok basit tutacaksak, test edilebilir olması gerekiyor. Yani çok bilinen tanımlamaya başvuracak olursak, çeşitli varsayımlara ve tahminlere dayanan bir model üretilir...

Yakın ama uzak, benzer ama farklı Anadolu geçmişleri

For English go to  Close but far, similar but different Anatolian pasts Anadolu’nun geçmişine birden fazla koldan girmek mümkün. Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi, farklı geçmişler seçme özgürlüğü gibi bir şey düşünmeliyiz; özellikle milliyetçiliğin tekrar ve en azından öncekiler kadar güçlü şekilde yayılmaya başladığı bu dönemde bunun önemli bir özgürlük adayı olduğu düşünülebilir. Her şeyden önce Anadolu’nun ne olduğunun belirsizliği (ki sonuçta bu da bir seçim veya tercih) seçimler yapmayı zaten daha baştan dayatıyor. Ama ortada bir belirsizlik olmadığı düşünülse bile, geçmişin kendisi, farklı çizgilerinden ötürü birden fazla yaklaşımın belirmesine yol açabiliyor; en eski Anadolu’yu veya eski Anadoluları tek bir bölge olarak incelemek, bölgeler arasındaki kopukluklardan ötürü pek kolay değil. Çok rahat bir şekilde Anadolu’yu Batı, Orta ve Doğu olarak üçe ayırmak mümkün ki, belki doğu için iki ayrı parça bile düşünülebilir. Belki de daha farklı bir yaklaşım içine gire...

Farklı Anadolu Tarihleriyle Özdeşleşme Özgürlüğü

For English version, see  Freedom to Identify with Different Anatolian Histories Özellikle günümüz Türkiye’sinin, veya alışıldık ama coğrafi açıdan tam doğru olmayan şekilde söyleyecek olursak, günümüz Anadolu’sunun geçmişinden, yani tarihinden veya tarihlerinden bahsedilmeye başlandığında, genellikle çeşitli tartışmalar belirebiliyor. Çatışmaların kaynağı neredeyse her zaman bugün burada yaşayanlarla geçmişte yaşamış olanlar arasında genetik, biyolojik ilişki kurulmasından kaynaklanıyor. Bu ikisi arasında bağlantı kurulması istenmiyor ve dolayısıyla da şimdikilerin öncekilerin yerini aldığı, yani bir karışma olmadığı iddia ediliyor. Günümüz genetik çalışmaları bunun aksinin doğru olduğunu gösteriyor. Az veya çok bir karışma söz konusu. Ama her şey bir yana, bir an için bu ileri sürülen varsayımın doğru olduğunu, yani 1071 yılında bir taraftan birileri gelirken, diğer taraftan da burada yaşayanların çıktığını, bu toprakları terk ettiğini ve dolayısıyla hiç kimsenin birbiriy...

Tarihin Bilimselliği veya Tarih Bilimi?

Resim
Bir önceki yazımda bilimin ne olduğu konusunda yeterince net olmamışım, tekrar deneyeyim. Yaptığım veya yapmaya çalıştığım ayırım, bir insan doğa ayırımı değil, insanın doğanın parçası olarak incelenmesiyle insanın insanla iletişiminin parçası veya konusu insan iletişimi olan disiplinler, alanlar. “Social Sciences,” yani toplum bilimleri olarak adlandırılan disiplinlerin hepsi insanı doğanın bir parçası olarak mercek altına alan uğraşlar; psikoloji, sosyoloji, biyoloji vb (ekonomi üzerine düşünmek gerek). Tarihiyse kesinlikle bu alana dahil etmiyorum. Tarih en genel veya kaba tabirle öykü yazıcılığıdır. Bilimsel yöntemler elbette uygulanabilir. Bilimsel yöntemler şiir yazarken de uygulanabilir, şiir yazıcılığı da mı bilim olacak o zaman? Bilimsel yöntemin uygulanabilmesi herhangi bir disiplini veya alanı otomatikman bilim yapmaz. Bilimsel yöntemin uygulanmadığı dönemlerde fizik, kimya, tıp gibi disiplinler bilim değil miydi? Üstelik tarihe bilimsel yöntemin nasıl uygulanabil...

Tarafsızlık, Nesnellik, Tarihin Bilim Olabilmesi

Mutlak tarafsızlık diye bir şey tarihte söz konusu olmaz. Mutlak tarafsızlık ve objektivite nerelerde mümkün o zaman? İngilizce tabirle daha hard olan bilim veya disiplinlerde mi? Bir de mutlak tarafsızlıktan ve objektiviteden ne anladığını açıklarsan daha çok sevinirim. Bir de sence tarihte ve diğer disiplinlerde (en hard olan bilimler dahil) ideolojilerden mutlak manada arınmak mümkün müdür? Madem dürüstlükten bahsettin, sence tarihte ve diğer bilim ve disiplinlerde mutlak manada dürüst olmak mümkün müdür? Son olarak, tarih disiplini bilim midir ve hangi disiplinler bilimdir hangileri değildir (diğer bir deyişle, bilim nedir?)? (Onur'un yorumu) Herhangi bir insan insanlığı üzerine kafa yorarsa, yani beni insan yapan nedir sorusunu sorarsa (gerçi bu soru çeşitli şekillerde sorulabilir, ben bir tür olarak insandan bahsediyorum), bir süre sonra insanın sırf insan olduğundan aynı zamanda taraf da olduğunun farkına varması gerekir. İnsan toplumsal bir yaratıktır ama bu topl...

Uzakdoğu Semineri - II: Tarihsel Yaklaşım

Belirsizlik/Muğlâklık Tarih genellikle karışık bir şekilde duran verilerin düzenlenmesi şeklinde düşünülür çoğu kez. Oysa burada gerçekleşen bu karışık verilerin belli bir fikir veya yorum doğrultusunda düzenlenmesidir. Bir an için tek bir veri üzerinde yoğunlaştığımızı düşünelim, bu veri tam bir belirsizlik sunar. Ancak başka verilerle bir araya getirildiğinde veya kendi koşulları içinde düşünüldüğünde anlam kazanır. Fakat burada ufak bir hile söz konusudur. Çünkü bağlamın kendisi de fazlasıyla belirsizdir. Elimizdeki veriye anlam kazandırırken diğer verilerin ne anlama geldiğini bildiğimizi var sayarız; oysa aynı sorun bu veriler için de geçerlidir. Elimizdeki verilerden çeşitli anlam grupları oluşturabilir (bir kısmını tamamen dışarıda tutabiliriz) ve bu yüzden de çok sayıda yorum söz konusudur. Nesnel bir bakış açısının sağlanabileceği bir nokta olmadığından, aslında tamamen muğlâk bir alandayızdır. Bu muğlâklığın aşılması ancak gözlemcinin seçim yapmasıyla mümkündür. Bu noktaya te...

Değişim Kavramı, Büyük Değişim, Geçmiş - II

Sivil Toplum forumunda şöyle bir şey yazmışsın. Konumuzla ilgili bulduğum için buraya alıyorum: “Son mesajlarimda mumkun oldugunca Dil Devrimi urunu olan ve tamamen yapaybuldugum kelimlere yer vermeyen bir yazi uslubu kullandim. Arada yazimayanlislikla ya da bilerek Dil Devrimi urunu kelimeler de karistirdim (�rn., ilgive secim). Dil Devrimi olmasaydi Turkce bugun cok farkli bir dil olacakti. Nasilbir dil olacagini anlamak icin gecmiste yazilanlara bakmaya gerek yok, DilDevrimini yasamayan Azerice'yi incelemek yeterli. Iki yakin akraba Turki dilinmevcut halleri arasindaki edebi ve kavramsal zenginlik farki cok buyuk. BugunAzerice Turkce'den her bakimdan ustun bir dil; halbuki Osmanli doneminde durumtam tersi idi. Mevcut Turkce, dil devrimlerinin dilleri nasilkisirlastirabileceklerine cok guzel bir ornek, gecmisle bagin kopmasi da cabasi.” (Onur) Buradaki argümanlarına bazı itirazlarım var. Birincisi bu edebi ve kavramsal zenginlik farkını kim belirliyor veya bu neye göre b...

Değişim Kavramı, Büyük Değişim, Geçmiş - I

Son yorumunu cevaplandırmamışım. Başka cevaplandırmadığım sorular veya itirazlar da olabilir. Aradan geçen zamandan ötürü neyi cevaplandırmadığımdan pek emin değilim ama bu aşağıdakinden eminim. “Örneğin yemek veya içecek alışkanlıklarında daha büyük değişiklikler oluyor. Öyle ki birbirini takip eden iki nesil birbirlerini içtikleri nesnelerden ötürü eleştirebiliyor. Ya da bir kent, neredeyse otuz yıl önce aynı yerde yaşamış birinin tanıyamayacağı kadar değişiyor. Dilde yapılan ani bir değişiklikle birkaç yıl içinde konuşulan dil değişiyor. Bunlar bence çok büyük değişiklikler. Ara safhalar ya çok kısa, ya da yok. Aslında otuz yılda büyük değişiklik geçiren bir kent bile büyük değişim olarak tanımlanmayabilir, eğer o otuz yıl boyunca söz konusu kentte yaşayan kişiler bu değişiklikleri rahatsız edici bir şekilde hissetmiyorsa.” (Timuçin) "Burada tam olarak neyi ve hangi dönemi kastettiğini anlayamadım, konuyu biraz daha açabilir misin?"(Onur) Burada belli bir dönemden b...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - VIII

Öneri Olarak Tarih Şu ana kadar anlatılanlar mutlak ve nesnel bir tarihsel gerçeklikten bahsedilemeyeceği izlenimini vermiş bulunuyor. Nitekim Ankersmit’e göre tarihçinin anlatısı bizim dışımızda, bizden bağımsız bir tarihsel gerçekliğin yeniden sunulması değil, ilk kez sunulmasıdır; geçmişten gelen izlere dayanarak tarihsel gerçekliğin nasıl anlaşılması gerektiğine dair bir öneridir. Sonuçta tarihçilerin yaptığı çeşitli öneriler sunmaktır ve bu önerilerin inandırıcılıkları ancak bu çeşitli önerilerin ortaya çıkardıkları kendilerine özgü veya bazı durumlarda ortak alanlarda sınanabilir veya kabul edilebilir. Bu yaklaşım elbette alışıldık nesnel ‘tarihsel gerçeklik’ yaklaşımından çok farklıdır ama zaten şu ana kadarki tartışma böyle bir boyutun hiçbir zaman öne sürülemeyeceğini göstermiştir. Anlatılmaya çalışılan, bir farklı açılardan bakma da değildir. Çünkü günümüzde birçok tarihçinin kabul etmiş olduğu aynı olaya farklı açılardan bakma yaklaşımı sonuçta hâlâ tek bir nesnel gerçekl...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - VII

Resim
Geçmişin Yaratılması Olarak Tarih Geçmiş olarak adlandırdığımız kümenin birden fazla tarihi yazılabilir. Bunlar her zaman aynı geçmişin farklı kesitleri de değildir; tamamen farklı geçmişlere ait de olabilirler. Çünkü tarih yazımı aynı zamanda bir geçmiş yaratma sürecidir. Örneğin, çok basit bir proje olarak dünün (bir gün önceki günün) tarihini yazmaya kalkıştığımızda bile, ortaya birbirinden farklı bir yığın dün anlatısının çıktığını görürüz. Bu bir günü herkes kendi kaynaklarına ve bakış açısına göre aktaracaktır. Herkes aynı kaynaklardan yararlandığında da sonuç değişmeyecek, bu sefer de farklı yorumlar ortaya çıkacaktır. Bu farklılıkları yok etmenin tek yolu, tüm tarihçilerin aynı kaynakları aynı şekilde kullanmalarını ve aynı şekilde düşünmelerini sağlamaktır. Bu da elbette mümkün değildir. Şu ana kadar anlatılanları bir şema şeklinde gösterecek olursak, karşımıza şöyle bir şey çıkacaktır: Bu şemada görüldüğü gibi, yaşanmış geçmişe ulaşmamız mümkün değildir. Aktarılan geçmi...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - VI

Tarihsel Olay, Tarihsel Anlatı ve Tarihsel Öz Tüm bu açıklamalardan sonra “bir dakika ama bir tane Kurtuluş Savaşı var, farklı iki geçmiş de nereden çıktı” itirazında bulunabiliriz. İlk bakışta doğru bir tespittir söz konusu olan ama burada gerçek yaşamda karşılığı olan tarihsel olay veya daha doğru bir tabirle tarihsel eylem ile bu tür bir karşılığı olmayan tarihsel anlatıyı birbirinden ayırmak gerekmektedir. Yani daha basit bir şekilde söylenecek olursa, eylemi, eylemin yorumundan veya bundan yararlanarak yaratılan anlatıdan, öyküden ayırmalıyız. İnsanlar eylemlerde bulunur ve daha sonra bu eylemlerin ne anlama geldiğini tartışır, bunları kullanarak çeşitli analizler ve yorumlar geliştirir, öyküler ortaya çıkarır ve sonunda bu öykülerini adlandırırlar. Çoğu kez de (ki bunların sayısının hiç de az olmadığı söylenebilir) ne anlatılacağının genel hatları anlatılmaya başlamadan önce belirlenir ve kullanılacak tarihsel eylemler veya olaylar bu amaç doğrultusunda seçilir. Görüldüğü gibi...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - V

Tarihsel Anlatının Yaratılması Tarihçinin Müdahalesi Anımsanan geçmişin tarih olmadığını biliyoruz, her ne kadar günlük konuşmalarımızda böyle bir hataya düşüyorsak da. Hiçbir tarih anımsanan geçmişin tamamını anlatmaz. Bu sadece ayrıntıların hepsinin bilinemiyor olmasıyla ilgili bir durum da değildir; bazı ayrıntılar gereksiz veya sıkıcı bulunur. Dolayısıyla anımsanan geçmiş de olduğu gibi aktarılmaz. Evet, bunu biliyoruz ama nedense buna rağmen tarihin geçmişi olduğu gibi yansıttığına inanmaya da devam ediyoruz ya da daha doğrusu bu önemli ayrıntıyı tartışmıyoruz, görmemeye çalışıyoruz. Eğer tarih anımsanan geçmişin tamamını temsil etmiyorsa veya anımsanan geçmişin içinden birden fazla tarih çıkabiliyorsa, çıkartılabiliyorsa, o zaman burada farklı türden bir aktarma ve tabii aynı zamanda da bir aktarmama süreci söz konusudur. Aktarıcı (bu durumda tarihçi) her şeyi aktarmıyorsa, sadece bazı şeyleri aktarmayı seçiyorsa, o zaman farklı nitelikte başka bir kayıp türü daha söz...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - IV

Anımsanan Geçmiş Aynı zamanda Yaşanmamış Geçmiştir Anımsanan geçmişin, onu yaşanmış her şeyi temsil eden geçmişten farklı kılan ilginç bir yanı daha vardır. Anımsanan geçmiş aynı zamanda yaşanmamış bir geçmiştir; böyle bir geçmiş hiçbir zaman var olmamıştır. Bir kısmı biraz farklı yaşanmış olsa da (olaylar boyutunda da yanlış veya eksik anımsamalar olabiliyor), anımsanan olaylar yaşanmıştır ama bu olayların oluşturduğu bütüne, yani anımsanan geçmişe baktığımızda aslında böyle bir geçmiş hiçbir zaman yaşanmamıştır. Örneğin on yıl önceki üniversite mezuniyet törenimizi anımsadığımızı ama bu törene giderken yaşamış olduğumuz bir olayı, törene yetişmek için bindiğimiz aracın şöförüyle yaptığımız ufak tartışmayı anımsamadığımızı ve yıllar sonra bir arkadaşımıza o günü anlatırken sadece tören kısmını anlattığımızı varsayalım. Burada yıllar sonra anlatılan farklı bir geçmiştir ve hiçbir zaman yaşanmamıştır. Aktarılan olayın kendisi yaşanmıştır ama bu olayın yaşandığı gün başka bir olay da...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - III

Nasıl Bir Geçmiş Aktarma sürecinin ne anlama geldiğine ve bunun ne gibi sonuçları olabileceğine değindikten sonra şimdi de böyle bir sürecin ne tür bir geçmiş ortaya çıkardığını anlamaya çalışalım. Aktarma süreci mükemmel olduğunda bu konuyu tartışmak gereksizdir. Çünkü geçmiş tüm ayrıntılarıyla aktarılmış olacaktır ama böyle bir mükemmellik hiçbir zaman yakalanabilir mi? Tek başına insan beyninin nasıl çalıştığını bilmek bile böyle bir mükemmelliğin hiçbir zaman olamayacağını göstermektedir. Dolayısıyla mükemmel işleyiş senaryosundan daha baştan vazgeçmemiz gerekmektedir. Geçmiş denen bir şey gerçekten var mıdır sorusuna birazdan gireceğiz. Şu anda bu sorunun yanıtının evet olduğunu varsayalım ve bunun nasıl bir geçmiş olduğunu anlamaya çalışalım. Herkesin kendi yaşamından bildiği gibi, insan her şeyi anımsayamaz. İnsan beyninin her şeyi anımsaması mümkün olmadığı gibi, çalışma şeklinden de biliyoruz ki, her veri kısa bellekten uzun belleğe geçmiyor ve bu geçişi yapmayarak kısa be...

Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - II

Tarih ve Geçmiş Tarihin ortaya çıkması için iki şeyin olması gerekir: (1) Gerekçelendirilmesi istenen bir grup, bir durum ve (2) şu andan farklı bir zamanda yer almış veya yer almış olduğu düşünülen olaylar, anılar, izler, tahminler. Birinci unsur bir grup veya beşeri bir ortam olabilir. İkinci unsursa geçmiş veya gelecek olacaktır ama tarih daha çok geçmişin kullanıldığı bir faaliyet türü olarak görülür. Geleceğe yapılan atıflar aslında çok daha azdır ve daha çok ciddiye alınan geçmiştir ama dikkatli bir şekilde bakıldığında, çoğu kez geçmişin nasıl kullanılacağını belirleyen insanların nasıl bir gelecek arzuladığıdır. Ama tarihçilerin yararlandığı asıl kaynak, anlatılarını, analizlerini ve yorumlarını ortaya çıkarmalarını sağlayan malzemenin geldiği asıl yer geçmiştir. Dolayısıyla geçmişin ne olduğunu, geçmiş ile tarih arasında nasıl bir ilişki bulunduğunu tartışmak gerekmektedir. İki Farklı Tarihçilik Son zamanlara kadar tarihçilerin büyük kısmı için tarihle geçmiş arasında ...