Anadolu'ya Oğuzların Gelişi ve Moğol İstilası

"Zannedersem Moğol istilaları en büyük etkiyi Orta Asya ve Doğu Avrupa'nın belli
bölümleri dışında Anadolu, İran ve Transkafkasya'da yaptı. Moğollar'ın
tetiklemesiyle yurtlarını terkeden en başta Türki gruplar olmak üzere çeşitli
Orta Asyalı halklar akın akın önce İran, sonra Transkafkasya ve Anadolu'ya
geldiler ve buralarda zaten çeşitli Oğuz gruplarının (en başta Selçuklular)
yönetiminde bir-iki yüzyıldır sağlanmış olan Müslüman hegemonisinin kanatları
altında yaşamaya başladılar. Bu da bu bölgelerde derin kültürel değişimlerin
yolunu açtı." (zülfütemur)

Genel hatlarıyla katılıyorum bu yazdıklarınıza. Moğollar sanırım bir domino etkisi yaratıyor. Bir yandan bazı pastoral grupları, bir yandan da, ve bence bu çok daha önemli bir nokta, kentsel nüfusu harekete geçiriyorlar; Moğol baskı ve zulmünden korkan veya bu koşullar altında yaşamak istemeyen kentli insanlar batıya göç etmeye başlıyor. Her iki durumda da son nokta Anadolu olmuş gibi gözüküyor. Onun ötesi Hıristiyan dünyası.

Yalnız gözden kaçırmamamız veya üstünde daha fazla araştırma yapılması gereken bir başka önemli nokta daha var ve bu da aslında batıya doğru hareketin daha önce zaten başladığı. Pastoraller ve gazi grupları batıya gelmeye daha önce başlıyor. On birinci yüzyılda Hıristiyan Roma’nın sınırlarında baskı beliriyor ve bu sonunda Malazgirt savaşıyla sonuçlanıyor.

Bu iki evre arasında bir boşluk olduğunu düşünmek gerekmeyebilir. Muhtemelen Roma topraklarına Müslüman akınların başladığı ilk dönemden itibaren buralara yerleşme isteği var. On birinci yüzyılda bu isteğin epey arttığını görüyoruz. Gaza söyleminin etkisi olabilir burada. Bu dönemde kentli nüfusun göçünden bahsetmek zor. Gelmeleri için bir neden yok. Daha çok, biraz önce belirttiğim gibi, bir göçebe ve gazi baskısı var. Aslında bu konunun daha fazla araştırılması gerekiyor. Tam olarak ne tür rakamlar söz konusu bilemiyoruz. Günümüzdeki genetik çalışmalara göre, Orta Asya’dan buraya çok büyük bir göç söz konusu değil ama söz konusu göç, büyük olmamasına rağmen dengeleri alt üst etmiş olabilir.

Moğol etkisi bu dengelerin iyice kontrolden çıkmasına yol açıyor. Yalnız bu ikinci safhada daha karışık bir durumun söz konusu olduğunu belirtmek gerekiyor. Üçlü bir yapı çıkıyor ortaya: Roma, Moğol ve Oğuz veya Türkmen varlığı. Türkmen göçebeler sonunda Moğollara karşı direnmek zorunda kalıyor. Anadolu’dan başka gidecek yer yok.

Bir itirazım akın akın ibaresine. Dediğim gibi, tam sayıyı bilmiyoruz. Yörede yaşayanlar için böyle bir görüntü söz konusu olmuş olabilir ama akın akın ibaresi aslında çok fazla bir şey söylemiyor. Roma varlığını tamamen sona erdiren bir göçten mi bahsediyoruz, yoksa bu varlığı ortadan kaldıramayacak ve zamanla onun içinde eriyecek bir göçten mi bahsediyoruz? Bunlar henüz tam olarak bilmediğimiz ayrıntılar.

Yorumlar

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bir itirazım akın akın ibaresine. Dediğim gibi, tam sayıyı bilmiyoruz.

    Göçlerin olduğu dönemde yazılmış Müslüman veya Gayrimüslim kaynaklarda göçler ve sonuçlarıyla ilgili ne tür bilgiler veriliyor, ve bu konuda hangi kaynakları okumamı tavsiye edersiniz? Bir de, Arap-İslam göçleriyle ilgili yazılmış belgelere kıyasla Türk-İslam göçleriyle ilgili belgeler ne kadar yeterli, ve içerik açısından ne gibi benzerlikleri ve farkları var?

    Ayrıca, yine göçler döneminde bazı yerleşim yerlerinin yokedildiği veya terkedildiği görülüyor (kimisi Moğol istilalarından sonra). Bazı bölgelerde ise belli bir canlanma var. Siz, arkeolojiden anlayan biri olarak, bu dönemde nasıl bir arkeolojik süreç görüyorsunuz? Kopuş mu, devamlılık mı? Arkeoloji, genetik antropolojiyle yazılı tarih arasında bir köprü görevi görmesi bakımından, tabloyu tamamlayıcı bir role sahip.

    Son olarak, yine tarihle genetik antropoloji arasında köprü kuran kültürel ve fiziksel antropoloji açısından da geçmişteki dönüşümleri ve bugüne yansımalarını değerlendirirseniz sevinirim.

    YanıtlaSil
  3. Bu arada, kentsel nüfus göçleri derken hangi halkları kastediyorsunuz? Tacik, Fars, Uygur? Türkmenler ve Kıpçaklar olamaz herhalde. Ayrıca, bu kentsel göçler pastoral göçlerine kıyasla ne oranda olmuştur sizce? Pastoral göçleri de sanırım bir tek Türkmen gruplarından oluşmuyordu, öyle değil mi? Örneğin, Kıpçaklar'dan da (özellikle Moğol istilalarıyla beraber ve sonrasında) gelenler olmuş olabilir.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Çok fazla soru sorduğumun farkındayım, ama epeydir kafama takılan bir konu var.

    Bazı Türk tarihçilerden (başka milletlerin tarihçileri de katılır mı bilmiyorum) duyduğum kadarıyla, 11. yy'dan itibaren Oğuzlar'ın göçlerine maruz kalan Anadolu nüfus olarak oldukça seyrelmiş bir Anadolu'ymuş. Yüzyıllardır süren Müslüman akınları ve salgın hastalıklar Anadolu nüfusunu oldukça azaltmış ve Oğuzlar da bundan faydalanmış. Bu görüş doğruysa, Anadolu'nun yalnızca kültür olarak değil, ırken de büyük ölçüde türkleştiği sonucu ortaya çıkıyor, bu konuda fikriniz nedir?

    YanıtlaSil
  6. On birinci yüzyılda bu isteğin epey arttığını görüyoruz. Gaza söyleminin etkisi olabilir burada.

    Bu arada aklıma gelmişken söyleyeyim. Moğol istilaları öncesi batıya Oğuz göçlerini Karahitaylar gibi çeşitli düşman grupların baskısına bağlayan bazı Türk tarihçiler var. Aynı tarihçiler, Orta Doğu'ya ve sonuç olarak Anadolu'ya olan Oğuz göçlerini de aynı dalganın bir uzantısı olarak görüyorlar. Bu tarihçilere göre, gaza ya da otlak arayışı ikinci planda; zaten Oğuzlar'ın müslümanlaşması da bu göç sırasında oluyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder