Uzakdoğu Semineri - XI: Avrasya Göçebelerine İlişkin Önyargılarımız - Göçebe Devleti
Muhtemelen daha sonra geri gelmek üzere, göçebe devleti üzerine ufak bir not:
Savaşçılığa benzer bir diğer konuda devlettir. Bozkır göçebelerinin devlet oluşturma kapasitelerinin olup olmadığı çok uzun süredir araştırmacıları meşgul eden bir konu olmuştur. Bazı araştırmacılar bir göçebe devleti olgusundan bahsetmektedirler ama bunu göçebe devleti olarak adlandırmaları bile aslında değişik bir şeyden bahsetmekte olduklarına işaret etmektedir. Devlet devlettir, neden göçebe devleti? Devlet sözcüğünün başına göçebe sözcüğünün konulması aslında tam anlamıyla bir devletten bahsedilmediğinin bir göstergesi değil midir? Tartışma genellikle devletler ve şeflikler arasında gidip gelmektedir. En iyi ihtimalle devletimsi veya devletleşmeye giden bir yapıdan bahsedilmektedir daha çok. Bu ayrımı netleştirebilmek için ilk önce devletten ne anladığımız belirtmemiz gerekmektedir.
Golden’a göre devletten, iyi kötü kesin sınırlarla belirlenmiş bir bölgede sistematik bir şekilde vergi toplayan, gücü tekeline almış merkezi bir siyasi otoriteyi anlamamız gerekiyor. Genelde üzerinde fikir birliğine ulaşılmış devlet tanımı budur. Bu açıdan bakıldığında şeflikler çok daha genel bölgesel kurumlara dair bir sistemdir. Devletlerde kurumların uzmanlık alanlarına göre ayrılmaları çok daha ileri boyuttadır. Şeflikler de birden fazla yerel grubu bir araya getirir ama devletlerin bir araya getirdiği toplukluların sayıları ve birbirlerinden farklıları çok daha fazladır. Neticede söz konusu olan bir nicel farklılık mıdır? İlk bakışta devletin daha kalabalık gruplara dair bir oluşum olması tek farklılık olarak gözükse de, aslında devlet şeflikten, sayılardaki bu artışın çok daha farklı stratejilerin geliştirilmesini, niteliksel farklılıkların ortaya çıkmasını getirmesinden ötürü farklıdır.
Golden’a göre devletten, iyi kötü kesin sınırlarla belirlenmiş bir bölgede sistematik bir şekilde vergi toplayan, gücü tekeline almış merkezi bir siyasi otoriteyi anlamamız gerekiyor. Genelde üzerinde fikir birliğine ulaşılmış devlet tanımı budur. Bu açıdan bakıldığında şeflikler çok daha genel bölgesel kurumlara dair bir sistemdir. Devletlerde kurumların uzmanlık alanlarına göre ayrılmaları çok daha ileri boyuttadır. Şeflikler de birden fazla yerel grubu bir araya getirir ama devletlerin bir araya getirdiği toplukluların sayıları ve birbirlerinden farklıları çok daha fazladır. Neticede söz konusu olan bir nicel farklılık mıdır? İlk bakışta devletin daha kalabalık gruplara dair bir oluşum olması tek farklılık olarak gözükse de, aslında devlet şeflikten, sayılardaki bu artışın çok daha farklı stratejilerin geliştirilmesini, niteliksel farklılıkların ortaya çıkmasını getirmesinden ötürü farklıdır.
Türklerin göçebe oldukları iddiası gerçeklikten uzaktır. Tabii ki her halkın içinde olduğu gibi, Türklerin içinde de konargöçer oymaklar vardı, ancak bütün bir Türk kitlesi göçebeydi görüşü asılsızdır.
YanıtlaSilElimizde sağlam kanıtlar var. Söz gelimi kimsenin üzerinde durmadığı bir konu, gözden kaçıyor; Türklerin kendilerine has bir yazılrı var. Köktürk damgaları...
Çevrelerinde büyük kültürler var, bir yanda Çin, bir yanda Hint, bir yanda Roma. Ama kalkıp bu "hazır" alfabelerden birini almak yerine dünyadaki özgün 3 alfabeden biri olan Türk alfabesini türetiyorlar. (Bütün alfabeler Fenike kökenlidir, Yunan da, Latin de, Arap, İbrani de) Doğuda ise Çin kökenli birkaç yazı vardır Kanciler ve Kore alfabesinin temeli Çİn kökenlidir.
Yani aslında dünyada "3 temel alfabe sistemi" var, "Fenike" (ve bundan türeyenler), "Çin" (ve bundan türeyenler), "Türk" (ve bundan türeyeler). Türk alfabesinden türeyen de nedir? Diyenler olabilir, Macarların, Latin alfabesine geşiene dek kullandıkları eski Macar alfabesi Türk-Orkun kökenlidir. Macarların Sekel diye bildiği aslı Avar (Türk) olan kavimden almışlardır.
Konuyu luraya getireeğim, kendi alfabesini olupşturmuş bir medniyet göçebe olamaz. Dünyadaki 3 alfaben biri diyorum, iyi odaklanın. Üstelik birbirinden etkilenme de olamaz. Çünkü Fenike alfabesi ses sisteine dayanır, her harf tek ses. Çin kancileri ise ideogamdır, her ideogam bir kavram. Türk sistemi ise "hece" yazısıdır. Her damga bir hece.
Orkun damgaları arasındaki "eb" damgasına bakınız. "Ev" biçimindedir ki günümüzeki "ev" sözcüğü de eski Türkçede "eb" idi. Demek ki Türkler "çatısı olan" evleri bilmekteydi, yani yerleşik yaşıyordu. (Eb damgası bildiğiniz "çatılı ev" biçimindedir.)
Ve o dönemki Türkçede "eb" (ev) sözcüğünün yanısıra "çadır" (kerekü) sözcüğü de var. Yani çadır (göebe konutu) ile ev (yerleşik meskeni) ayrımı var. Bu da yerleşik bir yaşama ve kendi özgün aşfabesini türetecek denli büyük bir kültür birikimine işaret eder. Yani Köktürk alfabesindeki bir tek "eb" damgasından bile bakınız nerelere ulaşabiliyoruz. Koskoca Yunan medeniyei bile özgün bir alfabe türetememiştir. Yazıyı Fenikelilerden aldılar. Koskoca Pers medeniyeti yazıyı Aramilerden öğrenmiştir. Köktürkler ise özgün bir alfabe oluşturmuşlardır. Buyrun yorumlayın...
Ekleyeceklerim var.
YanıtlaSilYazacaklarım yanlış anlaşılmasın, asla bir aşağılama ya da küçük görme mevzubahis değildir. Örnek vermek adına yazmak durumundayım. Hakiki manada "göbeçe" olan bir halk asla "devlet" kuramaz. Yaşam biçimi gereği, o teşkilatlanma düzeyine ulaşamaz.
Örneğin Romanlar "göçebe" bir halktır ve tarih boyunca bir devletleri bu nedenle olamamıştır. Yine İskandinavya'nın kuzeyinde yaşayan Saamiler (Laplanders) "göçebe" bir halktır ve tarih boyunca devletleri olamamıştır. Bunun gibi pekçok örnek sunulabilir.
Kalkıp da, tarih boyunca büyük devletler kurmuş, kendi özgün yazı sistemi olan, her gittiği yerde dilini ve kültürünü benimsetebilecek derecede nüfuz sahibi bir halk olan Türklere "göçebe" demek hakikaten gülünçtür.
Koca Hitit imparatorluğundan 900 yılda eser kalmamışken, Yunan dili karşısında Hitit dili tümden yok olmuşken, büyük Urartu medeniyeti dili ve kültürüyle tümden silinmişken, o azametli Sümerler dilleriyle birlikte yok olmuşken, her gittiği yerde asimile olmayıp aksine asimile eden güçlü bir dil ve kültüre sahip Türkler göçebe ha? Komik...
Bu arada, göçebe olmak da gocunacak, aşağılık kompleksine kapılınacak bir durum değildir. Ancak göçebe olmayan bir halka göçebe demek yanlıştır (ki batılılar ve o ağızda konuşanlar bunu aşağılama amacıyla yaparlar) bunu düzeltiyoruz, yoksa "aman biz göçebeler gibi ilkel değiliz" anlamı çıkarılmasın. Biri kalkar "tebeşir"e, "kayatuzu" derse "hayır, o tebeşir yanlış biliyorsun" denir. Hadise budur.
"Söyleyebileceklerimizden" şimdilik bu kadar... Bakın bu "göçebelerin" dilindeki şu tırnak içindeki "bir kelime"yi herhangi bir Hint-Avrupa dilinde yazmaya kalkın, kaç sözcük kullanacaksınız görün... Göçebe ha? Komik...
Dipyazı: Buradaki hitaplar Sayın Binder'e değildir. İletiler gitmesi gereken yerlere gidecektir. Teşekkürler. (Yörük Adsız)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilÇin yazısını da sayıyorsan, müstakil (=bağımsız) yazılar arasında Eski Mısır ve Mezopotamya yazılarını da saymalısın, Hitit hiyerogliflerini de saymalısın, Yeni Dünyadaki müstakil yazıları da saymalısın ve benim bilmediğim ya da şu an aklıma gelmeyen muhtemelen başka bir çok müstakil yazıyı da saymalısın. Ayrıca, Orhon yazısının müstakil olup olmadığı da münakaşalı, onu başka yazılara dayandıran bir çok akademisyen var.
YanıtlaSilGöçebeliğe gelince, Türki halklarda göçebelik mevzuunda Timuçin benden çok daha mütehassısdır, ben onun üçün sadece bazi gayri-Müslim göçebelerden (Çingene gayri-Müslimleri haric tutarak) bahs ederek mevzua katgıda bulunacağım: Balkanlar'daki Yunanilerde Sarakatsani denen göçebeler var, Romenlerde (Roman değil!) de Vlah ya da Ulah adıyla bilinen göçebeler var, Anadolu'daki gayri-Müslimlerde de yer yer göçebeliğin olduğunu biliyoruz. Aşağıdaki haritada Yunanistan'daki Çingene olmayan gayri-Müslim göçebelerin (Sarakatsani ve Vlah) yaşadıkları mıntıkalar gösterilmiş:
http://www.eliznik.org.uk/RomaniaHistory/maps/Sarakatsani-map.htm
Ne kadar çok münteşir (=yaygın) olduklarını haritadan görebiliyoruz. Tabii modernleşmeyle birlikde bunların ekseriyyeti bizdeki göçebelerde olduğu gibi oturak (=yerleşik) tertibe geçdi.
Ben müstakil alfabeleri sayarken "yaşayanları" saydım, yoksa elbette Sümer yazısı (çivi yazısı) ve onlardan alınan Hitit yazısı vb. de sayılacak.
YanıtlaSilAyrıca Mesrop Mashtots'un kendisinin türettiği Ermeni alfabesi ve Gürcü alfabesi de bu bağlamda müstakil alfabedir.
Göktürk alfabesinin içinde kimi "alıntı" damgalar da var ama tüm alfabe yabancı menşelidir denilemez ki değil de zaten. S
Sözgelimi seslilerden a-e okunan damga ile o-u okunan damga Soğdcadan alınmış, besbelli. Ancak Çiftli Seslilerin tümü özgün, Türk icâdı. Çünkü tümünün hecesi bir şeye tekâbül ediyor. Söz gelimi ince seslilerle okunan /b/ damgası olan "eb" (ev) şeklinde. Kalın seslilerle okunan "ab" bugünkü "av" dewmek ve balık av-lamakta kullanılan "kanca" biçiminde falan... Yani, tümel olarak baktığımızda belki beş-altı kadar alıntı damga var, ancak geri kalan 30 küsür damga özgün, damganın şekli bir nesne ya da eylemi betimliyor.
Burası bir forum olsaydı, çeşitli görsellerle konuyu hiç bilmeyene bile çok iyi izah edebilirdim. Bu arada Göktürk yazısının "tamamının" eski Türk tamgalarından geldiğini iddia eden Rus Türkologlar da var. Ancak ne bu iddia ne de Göktürk yazısının tamamen yabancı olduğu savı geçersizdir. Yazdığım gibi, alıntı bir kaç damga var, çok açık. Ancak özellikle çiftli damgaların özgün olduğu da şüphe götürmeyecek kadar ortada.
Türklerin kendilerine has alfabeleri olmasını hazmedemiyorsunuz anlıyorum :) Ama var, sizin İndo-Aryan kabilelerinin "hiçbirisi" özgün yazı türetememişler. Yunan ve Latin alfabesi < Semitik olan Fenikelilerden alıntı. Persler eskiden yine Fenike kökenli Arami yazısı kullanırdı, Avesta alfabesi de Arami'den alıntı. Yani o haşmetli Hint-Avrupalılar bir türlü yazı türetebilecek düzeye gelememişler. Ama biz göçebelerin kendi yazısı var :)
Türklerin kendilerine has alfabeleri olmasını hazmedemiyorsunuz anlıyorum
YanıtlaSilHiç öyle bir derdim yok. Ben sadece mümkün olduğunca her tarafın fikrine yer vermekden yanayım, amma tabii ki bu onları desteklediğim manasına gelmiyor. Bu mevzuda kafi derecede malumatım olmadığı üçün her hangi bir şerhde bulunamıyorum maalesef.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilAyrıca Mesrop Mashtots'un kendisinin türettiği Ermeni alfabesi ve Gürcü alfabesi de bu bağlamda müstakil alfabedir.
YanıtlaSilİkisi de Yunan alfabesini model aldığı üçün ben ayni kanaatde değilim.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBen müstakil alfabeleri sayarken "yaşayanları" saydım
YanıtlaSilOrhon yazısı yaşıyor mu ki (varyant ve derivatifleri de dahil)?!
Sümer yazısı (çivi yazısı) ve onlardan alınan Hitit yazısı
Dikkat edersen Hitit çivi yazısı demedim, hiyeroglifleri dedim. Sumer asıllı Hitit çivi yazısından farklı olarak, Hitit hiyeroglifleri muhtemelen müstakil ve Hitit (Hitit derken onlara yakın bir dil konuşan Luvi ve Palaları da dahil ediyorum her zaman) icadı.
Bu arada, Lineer A'yı da müstakil yazılar arasında sayabilirsin. Lineer A sizin oralardan, Giritli ve Girit'in muhtemelen Helen öncesi bir diline aid. Miken Yunancasını yazmak üçün kullanılan Lineer B ise Lineer A'dan türemişe benziyor. Bir de Lineer A'yla ayni devirlerden yine müstakil gözüken Girit hiyeroglifleri var.
Onur'dan alıntı;
YanıtlaSil"Orhon yazısı yaşıyor mu ki (varyant ve derivatifleri de dahil)?!"
Kalbimizde yaşıyor :) Neden yaşamasın, Orkun abecesinin günümüze uyarlanmış biçimleri var, Tataristanda kimi Tatar ve Çuvaş milliyetçileri kullanıyorlar, hatta bazı anıtlarda falan da kullanılmış. Resimlere ulaşabilirsem aktarırım buraya. Türemesi ise Macarların eski yazısıdır. 15. yy'a dek kullandılar.
Evet ancak çoğu lineer yazı çözülemedi. Belki de çözüldü de Hint-Avrupa dili olmadığı için açıklanmadı :) (komplo teorisi)
Bu gibi yerel özgün yazılar var tarihte, İskandinavyada da futhark denilen yazılar var, kısmen özgn alfabeler. Hatta şekilsel olarak Orkun'u andırır ama arada bir bağ yok.
Sadece birkaç resim bulabildim;
YanıtlaSilBir toplantı ya da kurultaydan pankart
=> http://img266.imageshack.us/img266/1691/tatar1.png
Yazıda Tatarca; "Kök Teñri beñgü ilge küç ber." (Gök [Ulu, Yüce] Tañrı, beñgü [sonsuz, ebedî] ile [devlete] güç ver.) yazıyor.
=> http://img98.imageshack.us/img98/9073/tatar2.png
Soldaki bayrak Çuvaş bayrağı.
=> http://img156.imageshack.us/img156/4682/tatar3.png
"Kökbörü"lü (gök kurt'lu) bayrak
=> http://img63.imageshack.us/img63/6594/tatar4.png
En başta "Orkun damgaları" ile Tatarca, altında Kiril abecesi ile Tatarca, el altta da Rusça yazılı kitabe.
Yani diyeceğim, Orkun Yazısı bir şekilde yaşatılıyor. Türkiyede de pekçok dilci uyarlamış Orkun yazısı ile site kuruyor, hatta dergi çıkarıyor. İnşAllah yakın gelecekte resmiyet de kazanacak yazımız, Türkiyede de diğer Türk ellerinde de.
Bu dil hengamesi ve kavgasında bence şöyle bir çözüm bulunabilir. Osmanlıca kendi Arap tabanlı elifbesi ile ve söz dağarcığıyla "ayrı" bir dil sayılır hatta resmiyet kazanır yeniden. Şu andaki mevcut olan ve "Türkçe" adını almış olan dil, mevcut alfabesiyle deam eder ve "ayrı" bir dil sayılır. Bizler de "öz" Türkçemizi kendi "lafabemizle" kullanırız ve "ayrı" bir dil sayılır.
Bunun dünyada örnekleri var, Hintçe-Urduca-Bengalce aslında "aynı" dildir o denli yakındır. Ancak aralarında alfabe ve vokabüler (söz dağarcığı) farklılığı var ve bu nedenle "ayrı" diller sayılırlar. Norveççe-İsveççe, Fince-Estonca ve Sırpça-Hırvatça-Boşnakça için de benzer bir durum söz konusu. Hatta Norveçte iki "ayrı" Norveççe vardır, Biri bokmal dedikleri (kitap dili, edebi dil, daha çok Danca'ya yakındır bir hayli alıntı sözcük içerir) yani bizim Osmanlıca gibi, bir de daha "öz" olan halk diline dayanan nynorsk (yeni dil)vardır...
YanıtlaSilTüm dünya böyle çzöümler bulmuş ve dil üzerinden didişmeyi, kendi dilini başkalarına dayatmayı bırakmışken biz hâlâ Osmanlıca-Türkçe kavgasını çözemedik. Bu nedenle sıra diğer dillere verilmesi gereken özgürlüklere gelemiyor bile...
Daha Türk-Türkle dil kavgasını çözemedi ki, Kürtçe, Lazca, Zazaca da özgür olsun. Çözüm budur... Siz Osmanlılarla aramıza sınır çizeceğiz. Hekesin dilinin de kültürünün de hududu belli olacak.
Bu arada sen Osmanlı torunu değil misin ki "siz Osmanlılar" diyorsun diye sorarsan evet değilim. Ben daha çok Safevileri Atalarım olarak görürüm. Türkmen torunuyum. (Yunan kopilliği de var ama boşver) Osmanlı öldü gitti ancak hâlâ ruhu bizleri istila altında tutuyor, bundan kurtulmalıyız. Tam anlamıyla Osmanlı işgalinden kurtulacağız.
*Bu arada Macarların her yıl yaptıkları ve tüm Türk dünyasından da temsilcilerin katıldığı "Kurultaj" (Kurultay)lardan vidyolar falan eklemedim bile, onlar da Orkun kökenli eski yazılarını kullanmaktalar.
Neden yaşamasın, Orkun abecesinin günümüze uyarlanmış biçimleri var, Tataristanda kimi Tatar ve Çuvaş milliyetçileri kullanıyorlar, hatta bazı anıtlarda falan da kullanılmış.
YanıtlaSilMilliyetcilerin ölmüş bir ananeyi canlandırmasından bahs etmiyorum, ananenin kesinti olmadan günümüze ulaşmasından bahs ediyorum.
Bu gibi yerel özgün yazılar var tarihte
El-bette olacak. Olmasa şaşardım. Yazı öyle bazilerinin sandığı kadar yüksek medeniyyet isteyen bir şey değil. Mevcudiyyetindense ne kadar kullanıldığı daha çok medeniyyetle irtibatlı.
Siz Osmanlılarla aramıza sınır çizeceğiz.
YanıtlaSilBen Osmanlıcı yahud Osmanlıcacı değilim ve hiç bir zaman da olmadım. Onun üçün bu sözünü üstüme almıyorum.
Ben Osmanlıcı yahud Osmanlıcacı değilim ve hiç bir zaman da olmadım. Onun üçün bu sözünü üstüme almıyorum.
YanıtlaSilBuna bir ilave yaparak dil mevzuunu kapamak istiyorum. Benim kullandığım dil vokabüler olarak en çok Osmanlıcaya değil Dil İnkılabı tesirinden evvel konuşulan Türkceye (bi'l-hassa İstanbul lehcesi) ve günümüzde hala konuşulduğu şekliyle Azerceye (=Azericeye) yakın.