Osmanlı'nın Kuruluşu Semineri IV - Oğuzlardan Türkmenlere
Anadolu'ya Türklerin Yerleşiminde Farklı Gelişim Çizgileri
Konuyu daha fazla dağıtmadan ilk olarak Oğuz Türkmen karşıtlığına veya ilişkisine girelim. Her Oğuz Türkmen midir? Bu konuda kesin bir şey söylemek zor. Türkmen kelimesinin ne anlama geldiği ve nasıl ortaya çıktığı konusunda tartışmalar hâlâ sürüyor.Aslında sürmemesi gerekiyor diye düşünüyorum. Fakat günümüz araştırmacılarımızın bir kısmı ortaçağda bu konuyla ilgili olarak getirilmiş açıklamalardan tatmin olmamıştır. Genelde üç farklı anlamdan bahsetmek mümkün: Türke benzeyen, İslamı kabul etmiş Türkler ve en sonuncusu da Türk kelimesinin anlamını güçlendiren ek. Türkmen terimi gerçekten de daha çok İslam kültürünün sınırlarında kullanılan bir kelime. Pekâlâ Müslüman olmayan Türklerle Müslüman Türkleri ayırma anlamında kullanılmış olabilir. Buna benzer bir de Tacik kelimesi vardır: Müslüman İranlılar için kullanılmaktadır. Kaynaklar Türk kelimesini güçlendirme anlamında kullanıldığını belirtmiyor, ama bu da Müslümanlığı yeni kabul etmiş Türkler arasında, farklılıklarını belirtmek için kullanılmış olabilir. Gene Tatar kelimesi de Moğolluğu kabul etmiş olanlar için kullanılan bir kelimedir. Bu konuyla ilgili iki örnek olunca Türkmen kelimesinin de aynı kategoride bir sözcük olduğu aslında inandırıcı geliyor.
Türkmen kelimesinin kökeni ne olursa olsun, burada asıl önemli olan konu Türkçe konuşan grupların ve özellikle Oğuzların yüzlerce yıldır İran bölgesi olmuş bir yörede bulunmasıdır. Yaklaşık 700’lü yıllarda Oğuzlar Aral gölü civarına göç ederler. Göç etmelerinin nedeni eski bölgelerine başka göçebe grupların geliş olması ve dolayısıyla oradan ayrılmak zorunda kalmış olmalarıdır. Kentlerde İran dillerinin kültürü egemendir. Kırlara ise zamanla Türçe konuşan diller hâkim olur. Ortak bir yaşam oluşmaya başlar. Ne kadar ortak olduğu meçhul, ama Arap saldırıları başladığında İranlılar Türklerle birleşerek direnirler ve sonunda Türklerin İslama girişleri İran kültürleri kanalıyla olur. Birkaç yüzyıl sonra Anadolu’da tekrar edecek süreç ilk olarak bu yörede gerçekleşir. İran kültüründen daha az etkilenmiş veya hiç etkilenmemiş Türk grupları büyük ihtimalle vardı ama burada önemli olan ayrıntı, batıya doğru göç etmeye başlamış Türkçe konuşan gruplar arasında İranlaşmış gruplar olacağı gibi Türkleşmiş İranlıların da bulunuyor olma olasılığıdır. Yani göçebe gruplar bir yandan Azerbaycan’ın ve Anadolu’nun otlaklarına göç ederken, büyük olasılıkla yerleşik Horasan ve Türkistan grupları da aynı yörelerin kentlerine göç ediyordu. Sonuç olarak bir göçten bahsedilecekse, bu göçü homojen değil ama daha karışık bir göç olarak görmek gerekiyor.
Burada Oğuzlara kısa bir ara verip Selçuklulara bakalım. Türkçe konuşan grupların İslam dünyasına gelişleri ilk başta köleler, paralı askerler ve köle askerler olarak gerçekleşiyor. Eldeki veriler bunu gösteriyor. Örneğin, Gaznelilerin bugünün Afganistanında ortaya çıkması köle olarak bu yöreye gelen bir Türkün gayet başarılı bir şekilde yükselerek kendi devletini kurması şeklinde gerçekleşmiştir. Selçuklunun durumu daha farklı. Selçuk müslüman olmuş ama Oğuz yabgusunun hizmetinde kalmış bir komutan, bir asker. Ortaya çıkan bir anlaşmazlıktan ötürü Oğuz ilini terkediyor, kendi grubunu veya boyunu alıp İslam dünyasına göç ediyor. Selçuklunun öyküsü etnik kimliğini dayatmaya çalışan bir grubun hikâyesinden çok, kendi iktidar alanına sahip olma çabası olarak gözüküyor. Selçuklunun farklılığı, örneğin Karahanlıyla karşılaştırıldığında görülüyor. Karahanlı kendisini Orhun Türklerinin devamı olarak görüyor ve kendisini bu, asil olarak kabul edilen geleneğe bağlıyor. Selçuklunun konumu daha çok paralı askerlerinkine benziyor. Hiçbir şekilde kendisini soylu bir Türk geleneğine bağlama çabasında değil. Muhtemelen bunun gerçekleşme ihtimali de az. İran’a giriyor, iktidarı ele geçiriyor ve kendi devletini kuruyor. Karahanlı’da Türk edebiyatı gelişirken, Selçuklu Fars edebiyatına ve kültürüne bağlanıyor. Bu anlamda Anadolu bir Türk ili yerine bir İslam/Fars diyarı oluyor.
Burada dikkat çeken durum, bir yerine birden fazla gelişimin söz konusu olmuş olabileceği veya olduğu. Genel yaklaşım, Köktürkler’den başlayıp Osman Gazi’ye kadar ulaşan tek bir evrim çizgisi çizmektir. Aksine belli bir tarihte başlayıp belli bir tarihte sona eren çeşitli evrim çizgileri mevcut gibi. Bir çizgi Gazneliye gidiyor ve orada bitiyor. Belki Hindistan’da devam ediyor. Diğer bir çizgi bugünün Özbekistan’ında kalıyor. Selçuklu ise İran’da başlayıp Anadolu’da bitiyor. Osmanlı ise Selçuklunun dışında oraya çıkmış bir çizgi bence. Örneğin Germiyan ve onu izlemiş olan Saruhan, Aydın gibi beyliklerde Selçuklunun devamı görülebilir. Her ne kadar Selçuklunun bir uç beyliği olduğu iddia edilse de, Osmanlı’nınki daha kendi başına doğmuş bir gelişim çizgisi gibi gözüküyor. Peki, bu çizginin başlangıcı nerede? Yerleşmiş oldukları Bitinya’da mı, yoksa daha farklı bir yerde, örneğin Azerbaycan veya Horasan’da mı?
Osman’ın grubunun Kayı boyuna ait olduğu iddiası Osmanlı tarihlerinde geç belirmiş bir kurgudur. Paralı asker veya gazi kurgusu daha erken ortaya çıkmaktadır. Bunlardan hangisi geçerli? İkinci bir soru da Osmanlıların ne kadar göçebe oldukları sorusu. Osmanlıların yarı göçebe oldukları gözüküyor. Yani sıcaklar bastırdığında yaylaya göçüyorlar. Belli bir bölgeleri var ve ikisi arasında gidip geliyorlar. Sadece çadırlarında mı yaşıyorlardı bilemiyoruz. Bazı kaynaklarda tarım da yaptıkları konusunda bazı ipuçları var. Herhangi bir isim yok. Birisine bağlı gözükmüyorlar. Kendi başlarına çok ufak bir grup oldukları izlenimi hâkim kaynaklarda. Açıkçası bir boy ilişkisi fikri alınmıyor kaynaklardan. Osman ilk fetih dalgasından sonra Yenişehir’e yerleşiyor ve gazilerini evlere yerleştiriyor. Fetihlerden sonra göç hikâyeleri de pek yok. Tüm bunlardan yola çıkarak bir göçebe grubundan bahsetmek zor. Oğuz oldukları iddiası da sadece böyle bir iddiadan bahsedilmiş olduğu için var. Kullandıkları dil, eğer ilk tarihleri yazanların dili idiyse, Farsça kelimelerle karışmış bir Türkçe.
Örneğin Germiyan ve onu izlemiş olan Saruhan, Aydın gibi beyliklerde Selçuklunun devamı görülebilir.
YanıtlaSilBu listeye sanırım Karamanoğullarını ve hatta Osmanlı dışındaki bütün Anadolu beyliklerini dahil edebiliriz, öyle değil mi?
Bu arada, yanlış hatırlamıyorsam, Osmanlı haricindeki beyliklerin (bu sefer Artuklular gibi erken dönemde olanlar da dahil) hepsinde (veya büyük çoğunluğunda) yönetim dili Farsçaydı. Hatta Karamanoğlu Mehmet yönetimde Türkçeyi egemen kılmaya çalışmış, ama başarılı olamamış. Bu durumda Osmanlının Türkçeyi yönetim dili olarak seçmesi istisnai bir durum teşkil ediyor ve Selçukludan bağımsız bir oluşum olduğu iddiasını ayrıca destekliyor. Bu bilgilerimde beni doğrular veya yanlışlarsan sevinirim.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilOsman’ın grubunun Kayı boyuna ait olduğu iddiası Osmanlı tarihlerinde geç belirmiş bir kurgudur. Paralı asker veya gazi kurgusu daha erken ortaya çıkmaktadır.
YanıtlaSilOsmanlıların Kayı boyundan olduğu iddiası kaynaklarda (damgalar ve yabancı kaynaklar da dahil) ilk ne zaman ve hangilerinde geçiyor? Kayı boyu iddiasından önce veya sonra, başka herhangi bir boydan geldiklerine, en azından Oğuz, Türkmen, Türk, Acem, Fars, Tacik, İranlı ve/veya başka etnisite yahut topluluktan olduklarına dair iddialar var mı kaynaklarda? Varsa hangilerinde ve ne zaman?
Selçukluların Kınık boyundan (ya da herhangi başka bir boydan), Oğuz, Türkmen, Türk, Acem, Fars, Tacik, İranlı ve/veya başka etnisite yahut topluluktan oldukları kaynaklarda geçiyor mu? Geçiyorsa hangilerinde ve ne zaman?
Aynı şekilde, diğer Anadolu beyliklerinin (Artuklu gibi erken dönemdekiler de dahil) kökenleri ve kimlikleriyle ilgili kaynaklarda bilgi var mı? Varsa hangilerinde ve ne zaman?
Tüm bu konuları ayrıntılarıyla açıklığa kavuşturursan sevinirim.
Sanırım bu konuların hepsini aydınlığa kavuşturamayacağım. Çünkü şu anda pek zamanım yok. Kayı boyu iddiası, her ne kadar kesin tarihini hatırlayamıyorsam da, Osmanlı’nın yükselme devrinde beliriyor. Neşri tarihinde böyle bir iddia olması gerekiyor. Türk, Acem, Fars, Tacik, İranlı iddialarına hiç rastlamadım. Diğer ikisi olsun olmasın, neticede Kayı iddiası bu ikisinden biri kullanılarak yapılmak zorunda.
YanıtlaSilKınık boyundan geldikleri iddiasıyla karşımıza çıkan Selçuklularda da durum farklı değil.
Diğer Anadolu beylikleriyle ilgili benzer iddiaların olduğunu sanmıyorum. Bu iddialar belli çatışma bağlamlarında ortaya çıkıyor. Bu beyliklerin hiçbiri o kadar uzun süre ortalıkta değil. Ama Danişmentlilerin ve Karamanlıların kendilerini daha farklı gördükleri söylenebilir. Özellikle daha Farsi gözükmeye çalışan Rum Selçuklularının karşısında.
Tüm beylikleri Selçuklunun devamı olarak görmek mümkün değil. Benim kastettiğim daha fiziksel olan bir süreklilik.
YanıtlaSilYönetim dili beyliklerde ihtiyaca göre belirlenmiş gözüküyor ama özellikle Osmanlı için konuşacak olursak, birden fazla dil kullanmış. Hemen hemen hiçbir beyliğin aman Türkçe konuşalım gibi bir derdi olduğunu sanmıyorum ki, Karamanlının durumunda da asıl sebep Türkçeden başka bir dil konuşmamış olmaları olabilir. Osmanlı muhtemelen Selçukludan bağımsız bir oluşum ama bunun Türkçeyi kullanıp kullanmamasıyla ilgisi olduğunu sanmıyorum. Bununla beraber, Osmanlı’nın Selçukluyla bağlantısı olduğunu gösterme çabası da var.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilTürk, Acem, Fars, Tacik, İranlı iddialarına hiç rastlamadım.
YanıtlaSilTürk kelimesine rastlamaman dikkatimi çekti. Acaba Osmanlılar ve de muhtemelen Anadolu'daki diğer bugün Türk şemsiyesi içine topladığımız yönetimler kendilerini tanımlarken Türk kelimesini hiç kullanmamış olabilirler mi? Belki de o zamanlar (muhtemelen 19. yüzyıldaki milliyetçilik akımlarına kadar) Türk, tüm Türki dil konuşan toplulukları içine alan ve de genellikle Türkçe konuşmayan halklar tarafından kullanılan daha çok dilsel bir anlamı olan kategorik bir terimdi.
Diğer ikisi olsun olmasın, neticede Kayı iddiası bu ikisinden biri kullanılarak yapılmak zorunda.
Diğer ikisinden kastın Oğuz ve Türkmen terimleri zannedersem. Oğuz terimi Türkler Anadolu'ya gelmeden önce ya da kısa bir süre sonra kullanımdan kalkıp yerini Türkmene bırakmış olabilir (gerçi bundan da çok emin değilim), ama eğer Türkmen terimi de kendini tanımlamada kullanılmamışsa (Osmanlılar ya da diğer Türk devlet ya da beylikleri tarafından), bunda bir tuhaflık olduğunu düşünüyorum. Kayı, Kınık ya da herhangi başka boy ismi (örn., Avşar, Karakeçili) Türkmenliğe hiçbir zaman referans yapılmadan kullanılmışsa, ya o zamanlar Türkmen kimliğinden bağımsızdılar ya da Türkmenliğin önüne geçtiklerinden yahut gerek duyulmadığından böyle bir referansa hiç başvurulmamış olabilir.
Yönetim dili beyliklerde ihtiyaca göre belirlenmiş gözüküyor
YanıtlaSilÖrnek vererek açıklarsan sevinirim. Bir de genel eğilimi çok merak ediyorum.
Osmanlı için konuşacak olursak, birden fazla dil kullanmış.
Sakıncası yoksa bunu da açıklamanı rica edeceğim.
Bununla beraber, Osmanlı’nın Selçukluyla bağlantısı olduğunu gösterme çabası da var.
Kimde? Osmanlıda mı, bugünün tarihçi ya da ideologlarında mı? Yine örnekle açıklarsan çok memnun olurum.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilKınık boyundan geldikleri iddiasıyla karşımıza çıkan Selçuklularda da durum farklı değil.
YanıtlaSilSelçuklunun Kınık boyundan geldiği iddiası nereye dayanıyor? O da mı sonradan çıkmış?
Diğer Anadolu beylikleriyle ilgili benzer iddiaların olduğunu sanmıyorum.
Eğer dediğin gibiyse, Karamanoğulları ve Danişmentliler gibi kendi dönemlerinde büyük etki yapmış grupların kendilerini bir boya bağlamamalarını ilginç buluyorum.
Bu iddialar belli çatışma bağlamlarında ortaya çıkıyor.
Örneğin?
Benim kastettiğim daha fiziksel olan bir süreklilik.
YanıtlaSilSon olarak, buna da açıklık getirirsen sevinirim. Tabii eğer zamanın varsa...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilTürk, Acem, Fars, Tacik, İranlı iddialarına hiç rastlamadım.
YanıtlaSilTabii sadece Türk kaynaklarını kastediyorsun herhalde. Yabancı (dini ne olursa olsun) kaynaklarda Türklerden Türk, Türkmen veya Oğuz diye ya da Türklükten bağımsız çeşitli isimlerle (örn., yanılmıyorsam Bizanslılar Selçuklulara ve diğer Anadolu Türklerine de İranlı diyorlardı, Ermeniler yakın zamana kadar Türklere Tacik dermiş, Kürtler de yakın zamana kadar Türklere sadece Rum [Kürtçede Rom] ya da Rumi [Kr. Romi], Türkçeye de Rumi [Kr. Romi] dermiş [internetten ve bir Kürt arkadaşımdan duydum]) bahsediliyor olabilir.
Türk kelimesinin eski dönemlerde özellikle Hristiyan halklar tarafından dili ne olursa olsun Müslümanları belirtmek için de kullanıldığını okumuştum bir yerlerde.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu arada, önceki mesajımı ayrıntılandırayım. Kürt arkadaşımın anlattığına göre, Kürtler hemen hemen doğu ve güneydoğu haricindeki Anadolu Türkleri ve Balkan Türklerinin geneli için, yani anlayacağın eski Rum topraklarındaki Türkler için, Rom ya da Romi tabirlerini kullanırlarmış. Doğu Anadolu ve güneydoğu Anadolu Türkleri içinse Kürtçede kardeş manasına gelen Keke, Keko, Kekko, Kako, Gako, Gakko, Gakkoş ve benzeri tabirleri kullanırlarmış. Azeriler için hangi tabirleri kullandıklarını bilmiyorum.
YanıtlaSilKafa karistiriyorsunuz. Kime hizmet ediyorsunuz? Bizim Anadolu Türklerin hic Türkmenlerle, Özbeklerle alakamiz yokmus. Biz ne oldugumuzu gayet iyi biliyoruz.
YanıtlaSil23andme isimli genetik arastirma sirketinde analizlerimi yaptirdim. Bu sitede bircok Turk de var.
YanıtlaSilHepsinde ufak da olsa Uzakdogulu genleri mevcut. (autosomal genlerden bahsediyorum)
En cok gordugum %17, en az gordugum %0.5. Ortalamasi %2 diyebiliriz (sinyal degil yuzdeyuz Asyali olan parcalar bunlar, decodeme'de Turkler ortalama %13 civari Asyali cikiyor). Mesela benim Asyali genlerim yuzde 2 ama annemde bu yuzde 7 cikiyor. Cunki annem belirli bolgelerde %51 Asyali ise o parcalar bana oldugu gibi gecmediginden yuzde 7 bolu 2 yuzde 3.5 direkt bende gorunmuyor. Babam %100 Avrupali.
Anadolu saf Europoid'di 1071'de. Turkler Asya'dan yuzde yuz Asyali gelmedi. Uygurlar ornegin yuzde 40 Asyali %60 Europoid'dir. Iran'daki Turkmenler'de bu oranlar yuzde 10'lar civarina dusuyor.
1071'de gelen bir Oguz'u ele alalim. Zaten once bir Turkmenistan sonra da Iran yapmis olmasi lazim. Buralarda gecen yuzyillardan sonra Anadolu'ya girerken yuzde kac Asyali geni getirdiler?
Yuzde 15 ile baslasak bir Rum hanimla evlenirse cocugu yaklasik yuzde 7.5 Asyali olur. Onun oglu da Rum kizi alirsa torun %3.75 Asyali olur. Bu sekilde devam edecek olursak 3 nesilde %1.875 seviyesine ineriz. Bu da takriben 25*3=75 yil yapar.
Halbuki Anadolu'ya geleli 1000 yil olmus ve autosomal genlerde hala ortalama kesin Asyali yuzde ikilik bir ortalama var. Decodeme'ye gore ise bu sinyal %13 civari. Yani gelen Turkler denildigi gibi cok az olsa autosomal genlerde bu oranlar bulunmaz. Cunki Anadolu'daki temel toplum yuzde yuz Avrupali idi.
Bir kere "trace" duzeyinde de olsa tum Turklerde Asyalilik var (Uzakdogulu Asyalik) Ornegin bu 23andme servisinde Kurdum diyen birisinde %4'luk Uzakdogu geni var. Adam haplogruplarina bakip ben Yahudi olabilirim, Ermeni olabilirim diyor ama Turkmenlerle karismis bir Kurt olabilecegini dusunmuyor bile.
Asil mucize olan zaten agirlikli Caucasoid ama toplamda kirma olan Turklerin Anadoluya bu kadar Asya geni getirebilmis ve %2-3 gibi bir oranda autosomelarda Asyalilik oraninin sabitlenmis olmasi.
Bir de Kafkas ve Balkan gocleri meselesi var. Nufusun %40'i Anadolu disindan gelme. 1500 yilindaki Anadoluda autosomal Asyali genleri %2-3 degil %5-6 seviyesinde olmalidir. Yani 1500'lerde cok ciddi bir Turkmenlesme Turklesme gerceklesmis olmali. Dahasi Yavuz'un kilictan gecirip Iran'a-Azerbaycan'a gonderdigi bugun sayilari nerede ise 25 milyon olmus Azeriler var. Tunceli'de, Kars'ta, Igdir'da hala daha kocbasli mezarlar var. Bu kiyimlar da Asya gen oranlarini Anadolu'da cok dusurdu.
Kisacasi 1071-1516 arasindaki donemde Anadolu'daki Turkmen orani hem Yavuz sonrasi donemden hem de Balkan-Kafkas gocleri sonrasindaki donemden katbekat fazla olmali idi.
Gerek Yavuz sonrasi kaybedilen ciddi Alevi-Turkmen nufus goz onune alindiginda gerek de 1918 sonrasinda Balkan goclerinin yogunlugu dusunuldugunde Anadolu'ya 1071-1510'lar arasinda en az %6/%15=%40'lik bir Turkmen kitlenin sahip oldugunu dusunmek gerekir.
Hristiyan Ermeniler Turkce konusmasi bu donemde gerceklesmis olmalidir. Safavi-Osmanli savaslarindan sonra Turkmen nufus kaybedilse de Anadolu'daki hakim dil Sunni Turkmenler, Turklesmis Muslumanlar, ve de Alevi-Sunni Turkmenlerle ve Hristiyan Kipcaklarla gecen 400 yildan sonra Turkcelesmis Ermeniler sayesinde Turkce olmus olmali.
Analizler gosteriyor ki Suriye'de, Ermenistan'da, Azerbaycan'da Orta Asya genetik katkisi yuzde 30-40 civarinda. Anadolu'da bugunki %15'lik Asya gen oranlarinin 1500'lerden sonra gerceklesen Alevi Turkmen nufus kaybi, Dunya Savaslari sirasinda gerceklesen ciddi Turk nufus kaybi ve Anadolu'nun Musluman Balkan ve Kafkas nufuslari ile takviye edilmesi ile aciklanmasi gerekir.
Kisacasi Malazgirt'ten sonra Anadolu'ya hem genetik hem de kulturel damgasini vuran Turkmenler genetik olarak kirima ugrasa da kulturleri ile burayi Turk yapmistir.
%15'den kastim Timucin bey ve digerlerinin yaptigi goc hesaplamari ile ilgili.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilYüzyıllar önce anadil olarak Türkçeyi benimsemiş ve Rumcayı tamamen terketmiş çok sayıda Anadolu Rumunu (örn., Anadolu'nun genellikle iç ve güney kesimlerinde yaşayan Karamanlı Rumları, Karadenizin Urumları) da unutmamalısın (yine sayıları çok olan iki dilli Rumları saymıyorum bile). Erken dönemlerde bile, örneğin, Evliya Çelebi'de ve hatta daha önceki birkaç yüzyılda Anadolu'yu gezmiş Avrupalı seyyahların yazılarında, Anadolu'da Türkçeden başka dil konuşmayan çokça Rumdan bahsediliyor. 20. yüzyılın başlarında bile hala Türkçeden başka dil bilmeyen çok sayıda Rum vardı.
YanıtlaSilNiğde'nin Ulukışla ilçesinin bir köyünden olan babaannem de, büyüklerinden tandıkları Rumların hiçbirisinin Türkçeden başka dil bilmedikleri ve konuşmadıklarını öğrendiğini anlatmıştı bana.
Analizler gosteriyor ki Suriye'de, Ermenistan'da, Azerbaycan'da Orta Asya genetik katkisi yuzde 30-40 civarinda.
YanıtlaSilOrta Asya genetik katkısı Türkiye'de ve özel olarak Türkiye Türklrinde ne kadar çıkıyor? Balkan ve Anadolu Türkleri arasında bu bakımdan ve diğer bakımlardan nasıl bir genetik farklılık var?
Bir de Kafkas ve Balkan gocleri meselesi var. Nufusun %40'i Anadolu disindan gelme. 1500 yilindaki Anadoluda autosomal Asyali genleri %2-3 degil %5-6 seviyesinde olmalidir.
YanıtlaSilAma gelen Balkan ve Kafkas göçmenleri içerisinde çokça anadili Türkçe olan ve Türkçeden başka dil bilmeyen Müslüman da var. Bunlarda da değişen oranlarda Orta Asya kökeni olabilir. Bu faktörü de hesaba katmalısın.
Örneğin, benim anne tarafım olduğu gibi Balkan Türklerinden (yani anadili sadece Türkçe olan Balkan Müslümanlarından) oluşmakta.
Düzeltme: Niğde'nin Ulukışla ilçesinin bir köyünden olan babaannem de, büyüklerinden tanıdıkları Rumların hiçbirisinin Türkçeden başka dil bilmedikleri ve konuşmadıklarını öğrendiğini anlatmıştı bana.
YanıtlaSilBu arada, baba tarafım olduğu gibi Anadolu Türkü, bilinen geçmişte Balkan Türkü kökeni yok.
YanıtlaSilDüzeltme: Orta Asya genetik katkısı Türkiye'de ve özel olarak Türkiye Türklerinde ne kadar çıkıyor?
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilAnadolu saf Europoid'di 1071'de.
YanıtlaSilBundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Özellikle Türkiye, Ermenistan, Suriye, Irak, İran ve muhtemelen diğer birkaç Ortadoğu ve Kafkas ülkesindeki Türki dil konuşmayan halklarda bile senin de bahsettiğin gibi gözle görülür oranlarda Uzakdoğu kökeni çıkabiliyorsa.
Bu arada, bunlar hep doğu komşularımız. Batı komşularımızda (örn. Yunanlarda) Uzakdoğu kökeni ne kadar çıkıyor?
Baba tarafımın bilinen (iz sürülebilen) geçmişte hep Anadolu'da yaşayan Türkler olması gibi, anne tarafım da bilinen geçmişte hep Balkanlar'da yaşayan Türklermiş. Balkanlara sonradan gelinmişse bile iz sürülemediği için o konuda kesin bir yargıya varamıyorum. Hal böyle olunca, Orta Asya kökenim varsa bile her iki tarafımda da Orta Asya'ya giden halkalar erişimimin dışında. Kısacası, nereden ve kimlerden geldiğimi bilmiyorum. Tamamen yerli Anadolu ve Balkan kökenli olma ihtimalim bile var. Aynı belirsizlik etnik Türklerin hemen hepsi için geçerli. Hatta bilinen geçmişte Türkmen aşireti kökeni olanlar (benim iz sürebildiğim geçmişimde herhangi bir Türkmen aşireti ya da Türkmen kimliği kökeni yok -ne baba tarafımda, ne de anne tarafımda) için bile.
YanıtlaSilTürkiye Türklerininin hemen hemen herbiri için, eğer gerçekten varsa doğrudan kesintisiz bir zincir halinde Orta Asya kökenlerine ulaşmanın yegane yolu genetik ve fiziksel (biyolojik) antropoloji bilimleri. Ama bu alanlarda da daha katedilecek çok mesafe var (hem Türkiye'de hem de tüm dünyada).
Yunanistan'da Uzakdogu geni yok denecek kadar az=0 (Bati Trakya'yi analizlerine katmiyorlar). Suriye-Iran-Azerbaycan Selcuklu diyari Uzakdogu genleri oradan geliyor. Selcuklu ve Memluklu Bagdat'i Filistin'i Iran'i yuzyillarca yonetti. Ermenistan'da Orta Asyalilik neredeyse %40 yani Turkiye'nin 2.5 kati. Erivan 100 sene oncesine kadar Turk'tu.
YanıtlaSilIran'in kuzeyindeki haplogrup Q oranlari yuzde 15'lere kadar cikiyor. Hazarlarin yanindan ayrilan Turklerin merkezi kurdugu yer Iran'in kuzeyi idi ve bu genetik testlerde catir catir goruluyor. Hazarlar Altaylar'dan direkt kopup gelmisler (erkek nesli)
Benim anne-dedemin koyu Aydin'da. Koyden dayima (haplogrup Q), Amerika'daki bir akrabamiza (Haplogrup J2), Aydinoglu oldugu kesin bir muhendis arkadasa (haplogrup R1a) test yaptik.
Bu adamlar yagmur danslarini Kizilderili gibi yapanlarin torunlari. Dedemin koyunde hala Samanizm izleri var, gelisleri en az 600 yillik, her tipten adam mevcut ama Turkler. Resmi olarak Sunni Muslumanlar ama geleneklerin cogu Saman ve Alevi. (1500lerde Alevilikten Naksilige gecildigi soyleniyor)
Turkluk oranlarini J'leri ve R'leri saymayarak olcenler hata yapiyor. Dahasi Orta Asya'da Uygurlar'daki %4.5'lik haplogrup G2'ler de tamamen gormezden geliniyor. Anadolu'ya hic Uygur gelmedi mi? 4000 sene once Tokaryali ama MS 800'den beri Uygur olan haplogrup G2'ler Turk degil mi?
Turkiye'de autosomelarda Asyali genler yayilmis. Bu topraklara ciddi bir Turkce konusan kendine Turkmen diyen insan gocu olmus ama bu insanlar Altaylar'dan cikali zaten 1000 degil en az 2000 belki 2500 yil olmus. Cok ciddi Irani genetik mirasla karismislar ama gelirken Turk kulturu ile gelmisler.
Benim dedem Farsca da bilirdi ama bunu medresede ogrendi, Turkceyi ise evinde.
Turk(ce)lesme elit dominansi ile aciklanamayacak kadar guclu bir sekilde olmus.
Kimse Hristiyan Ermenilerin Turkcelesmesini baska turlu aciklayamaz. Yine elit dominansi olsa Orta Asya etkisini %30 oldugu Suriye'de ve %40 oldugu Ermenistan'da coktan Turkce konusulmaliydi. Keza ayni sey Balkanlar'da da olmaliydi. Balkanlardan Turkce konusanlar disinda belki de daha cok konusamayan Muslumanlar geldi.
Kisacasi Anadolu'yu bu kadar "exceptional" yapan bir seyin olmasi ancak zirva olabilir. Dunyanin hicbir yerinde gerceklesmemis Turklesme'nin burada oldugunu iddia etmek hem de bunun nufus hareketlerinin gucu ile olmadigini soylemek ardindan da Turkiye'deki Orta Asyaliligi Mongolid C ve Altayli Q'larla (ki Altaylar'da Q orani %20) olcmek tek kelime ile politik amaclarla yapilmis bir ise benziyor.
Bunu kimse tartismiyor. Cok sasirtici.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBabamın köyü yarı-göçebe gelenekten geliyor. Çok yakın denebilecek zamanlara kadar (babam gençliğinde o dönemleri yaşamış) köyün yeteri kadar koyun, keçisi olan bölümü, her yaz kerpiç ya da taştan evlerini, tarla tapan ve bağ bahçe işlerini bırakıp yaylada koyun, keçilerini otlatmak için 40 günlüğüne obalar halinde çadırlarda yaşarlarmış. Yarı-göçebelik Orta Asya kökeninden (en azından köyün bir bölümünün) kaynaklanıyor olabilir. Ama yörede yarı-göçebelik yaygın (yayılması da çok muhtemeldir ki Orta Asya'dan gelen kültür kanalıyla olmuş) olduğu için tamamen yöresel bir etki de olabilir. Anneme gelince, onun tümü Balkanlar'da yaşamış ataları, bilinen tarihlerinde hep tam yerleşik köylülermiş. Bu arada, ne anne tarafımda, ne de baba tarafımda geçmişte Alevi olduklarına dair bir iz ya da kayıt var, bilinen geçmişlerinde hep Hanefi Sünniymişler. Şamanlık izi varsa bile, konuya vakıf olmadığım için ben bilmiyorum. Yağmur dansını ise sadece Western filmlerinden biliyorum.
YanıtlaSilSon olarak, genetik verileri edindiğin kaynakları merak ediyorum. Mümkünse onlara link verebilir misin?
onur google scholarda arama yapmaya baslamani tavsiye ederim
YanıtlaSilbu verileri topladigim kaynaklari uygun bir vakitte gececegim
turkiye melez bir memleket. ama pic bir memleket degil.
bu ulkenin temeli de turkce ve turkler. sumerler hititler hattiler urartular reddedileme. rumlar da reddedilemez.
iskender'den sonra bu topraklarda tutmus tek maya turkluk. 1000 yil sonra ne olur bilemem. ama bu mayanin olusmasinda nufus hareketlerinin etkisi olmadigini soylemek art niyetli.
ben mayanin bozulmasini istemem. ama tarihin nasil gelisecegini ancak tanri bilir. bilimsellik ve istatistik cok yonlu okunabilir. buraya kaynaklarimi gectikten sonra timucin beyden de yorum beklerim
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilama pic bir memleket degil
YanıtlaSilPiçlikten kastın ne? Ayrıca Türkiye'nin ya da Türklerin piç olduğunu söyleyen kim? Ben öyle birini tanımıyorum da.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilgelisleri en az 600 yillik
YanıtlaSilŞaşırmadım, zira Osmanlı kayıtları en fazla 600 sene öncesine gidiyor. Daha önce gelmişlerse bile kayıtlardan tarihini öğrenmenin yolu yok. Babamın köyü kayıtlara göre yaklaşık 350 yıllık. Köyü kuranlar çok yakın bir bölgedeki (yine Ulukışla ilçesi sınırları içinde) başka bir köyden gelmişler. O köy hala duruyor ve kayıtlara göre en az 600 yıldır var, daha öncesi ise dediğim gibi elimizdeki kayıtlar en fazla 600 yıl geriye gittiği için meçhul.
Annemin atalarının yaşadığı köylerin kayıtlarda ilk ne zaman geçtiğini bilmiyorum, ama akrabalarımın anlattıklarından bayağı eski oldukları anlaşılıyor.
Bu sitede bircok Turk de var. Hepsinde ufak da olsa Uzakdogulu genleri mevcut.
YanıtlaSilBabam %100 Avrupali.
Merakımı mazur görmezsen sorabilir miyim, baban Türk mü değil mi?
babam turk ama ondaki asyali geni 0%
YanıtlaSilancak haplogrubu olarak y-dna'si orta asyali gruplardan biri.
annemin mtdnasi da asyali bir grup ve ciddi asyali genleri var autosomelarinda.
babamin atalari asker ve timarli. kayit altinda yuzyilarca yildir turkler ancak uzakdogu geni ya kalmamis ya da hic yoktu.
kisacasi bu dna isi karisik. bilemiyorum artik kisinin turklugunu ne kadar gen belirler?
ama birileri biz turklere siz orta asyadan gelmediniz derse bunu daha inandirici ortaya koymali. bilim kesin sonuclar vermez. politik amaclar her calismanin icerisine gizli
ayni avrupa 100 sene once bizi trenlere bindirip orta asyaya surmeyi planliyordu.
bugun geniniz tamamen anadolulu diyorlar
bir karar vermeleri lazim.
yazdiklarimi okursan iyi olur. babamin ne oldugunu sorana kadar turkler %64'e kadar y-dnalarini turkmenlerle paylasiyorken nasil olur da turkmenler buraya gocmedi denebiliyor bence sen timucin binder'e bunu sor.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilbugun geniniz tamamen anadolulu diyorlar
YanıtlaSilBalkan ve Kafkas göçlerini bir kenara bırakalım, tamamen diyene hiç rastlamadım (ki buna Timuçin Binder de dahil). Bu konuda araştırma yapan ya da yapılmış araştırmaları takip eden herkes Türkmen göçleriyle beraber bir miktar Orta Asya geninin Anadolu'ya girdiğini kabul ediyor. Tartışılan bu genlerin oranı.
babamin ne oldugunu sorana kadar turkler %64'e kadar y-dnalarini turkmenlerle paylasiyorken nasil olur da turkmenler buraya gocmedi denebiliyor bence sen timucin binder'e bunu sor
Sen olaya tek taraflı yaklaşıyorsun. Türklerdeki ve Azerilerdeki Orta Asya genlerini araştırırken Türkleri ve Azerileri Orta Asya halklarıyla karşılaştırmak yetmez, Türk ve Azerilerin coğrafi komşularıyla da karşılaştırmak gerekir. Türklerin ve Azerilerin haplogruplarının büyük çoğunluğunun coğrafi komşularının haplogruplarıyla ortak ve benzer oranda olmasını (Orta Asyalılardan da çok) nasıl yorumluyorsun? Yoksa coğrafi komşuları da mı büyük oranda Orta Asya kökenli? Peki nasıl oldu da onlar eski dillerini ve inançlarını muhafaza ettiler? Türklerle Azerileri bu noktada coğrafi komşularından farklı kılan ne?
Bir de şu var. Artık 2000'lerin başında yaşamıyoruz. Artık genetik araştırmalarda A, B, C vs. gibi üst haplogruplarla yetinilmiyor, onların altdallarının altdallarının altdallarının altdallarının altdallarının altdallarının altdallarının altdallarının altdallarının altdallarına da bakılıyor. Ayrıca, yakın bir zamanda popülasyon araştırma ve karşılaştırmaları genomun tümünün sekanslanması yoluyla yapılmaya başlayacak. Bir de bunlara gelecekte örneklemelerin katlanarak artmasını eklersek, o zaman tablo iyicene netleşmiş olacak, politik yorumlara da meydan kalmayacak.
Ben tarafli yaklasmiyorum
YanıtlaSilButun makaleleri koydum otur oku.
Acik acik Iran Azerbaycan'indan, Turkiye'de ve Turkmenistan'da ne genler var koydum. Bunlari okuyup anlamamak icin artik el insaf demek lazim.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBen tarafli yaklasmiyorum
YanıtlaSilBen taraflı yaklaşıyorsun demedim. Taraflıyla tek taraflı (aslında tek yönlü ya da tek boyutlu da yazabilirdim) arasında çok fark var.
Benim Timuçin Binder'in Türk teriminin kökleriyle ilgili makalelerini okuduktan sonra vardığım sonuç şu: 19. yüzyılın milliyetçilik akımlarına kadar Türkçe ve diğer Türki dilleri kullananların kendi içlerinde Türk terimi ve kavramı yoktu (Türki dil konuşmayan halkların kullanımlarına gönderme yapmalarını saymazsak), ama Türkmen terimi vardı. Türkmen, Oğuzların Müslüman olduktan sonra, tıpkı 19. yüzyılda yabancı (Batı) tesiriyle Türk isminin benimsenmesinde olduğu gibi, yabancı (bu kez İranlılar ve Araplar) tesiriyle benimsedikleri bir isim olmalı. Zaten Türkmen kelimesinin sonundaki -men takısı da muhtemelen Farsça -menend takısının kısaltması. Yani Oğuzlar, Ortadoğu'nun yerli Müslüman halklarının Oğuzları ya da en azından Müslüman olanlarını belirtmek için uydurup kullandığı bir terimi Müslüman olup yoğun bir Ortadoğu etkisine (özellikle Fars) girdikten sonra kendileri için benimsemişe benziyor.
YanıtlaSilTürkmen terimini Osmanlı'da ve Azeri diyarlarında Türkçe konuşan Müslüman (Aleviler dahil) tebaanın kısıtlı bir bölümü kendisini belirtmek için kullanıyordu. Geri kalan çoğunlukta olan kesim, kendisini Türkmen olarak tanımlamıyor, Türk kelimesi de 19. yüzyılın sonlarına kadar kimse tarafından benimsenmediğine göre, kendisini tanımlarken genel itibariyle sadece Müslüman terimini kullanıyordu.
Kendisini Türkmen olarak tanımlayan topluluklarda karışmalarla seyrelmiş bile olsa Orta Asya kökeni olduğu düşünülebilir (tabii ancak genetik bilimi bu konuda son sözü söyleyebilir). Zira Türkmenlik genelllikle belli aşiret bağlarıyla birlikte geliyordu ve herkese açık bir kavram değildi. Herkese açık olmamaktan kastım, Türkmenler Hristiyan halklar arasında İslamı yayarken onları sadece Müslümanlaştırıyordu, Türkmenleştirmiyordu. Müslümanlaşan yerli halklar zamanla Türkçeyi (Türkçe de Müslümanlık gibi herkese açıktı, zamanla Türkçeyi benimsemiş Hristiyanların çokluğuna bakarsak) benimsese bile, Türkmenlik yapısı gereği belli aşiret bağlarını gerektirdiği için Türkmenliğe geçemiyordu.
Bu da bizi kendisini Türkmen olarak tanımlamayan, aşiret bağı da olmayan ve kendisini 19. ve 20. yüzyılllara kadar genel itibariyle sadece Müslüman olarak tanımlayan Osmanlı'da ve Azeri diyarlarında sadece Türkçe konuşan Müslümanların çoğunluğunu oluşturan kitlenin kökenleri sorusuna getiriyor. Bu kitlenin içinde çok bol miktarda hiç Orta Asya kökeni olmayan ve tamamen yerli (çoğunlukla Rum ve Ermeni) dönmelerin soyundan olan gruplar olabilir (ne de olsa Müslümanlık Türkmenlikten farklı olarak herkese açıktı). Belki büyük çoğunluğu bile böyle olabilir. Tabii bunu ancak detaylı genetik çalışmalarla öğrenebiliriz.
Tanri Turk'u Korusun ve Yuceltsin
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilbabam turk ama ondaki asyali geni 0%
YanıtlaSilancak haplogrubu olarak y-dna'si orta asyali gruplardan biri.
Orta Asyalı haplogrup ne demek? Bu söylediğin ırki açıdan çok manasız. Orta Asyalılar haplogruplarının tümünü (en azından üst dallarda olanlarını) ya Batı Avrasyalılarla, ya Doğu Asyalılarla ya da Güney Asyalılarla (en küçük unsur) paylaşıyor. Çünkü bugünkü Orta Asyalılar, bu bahsettiğim birbirinden büyük ölçüde kopuk bölgelerin halklarının son birkaç bin yıl içinde karışmasının bir ürünü, yani melezler. Zaten daha birkaç bin yıl öncesine kadar Orta Asya çok büyük ölçüde insandan mahrumdu (hala da seyrek nüfuslu ya:D).
Kısacası, senin babanın haplogrupları (hem Y, hem mtDNA), eğer ırki açıdan manalı bir sınıflama yapmak istiyorsak, ya Batı Avrasya'ya, ya Doğu Asya'ya ya da Güney Asya'ya (hatta belki Sahra altı Afrika'ya) ait olmalı. Orta Asya'da da bulunan haplogruplar olmaları onları yukarıda bahsettiğim nedenlerden ötürü hiçbir zaman sadece Orta Asya'ya özgü yapmaz.
Annenin mtDNA'sının Asyalı olduğunu yazmışsın, herhalde Doğu Asya'yı kastettin.
Adsız arkadaşım, tartışmaya biraz daha netlik kazandırmak için anne ve babanın bildiğin haplogruplarını (hem paternel hem maternel) yazarsan sevinirim.
YanıtlaSilTimuçin, sana bu threadde yönelttiğim soruların büyük çoğunluğunu aradan bir ay geçmesine rağmen cevaplamadın. Merak ediyorum, acaba çok mu yoğun çalışıyorsun, yoksa sorularımı cevaplanmaya değer mi bulmuyorsun?
YanıtlaSilAslında son birkaç aydır epey yoğunum. Bir de tabii sorularının bir kısmını tatmin edici bir şekilde yanıtlamak için kaynaklara gönderme yapan bir şeyler hazırlamak gerekiyor ama maalesef ona hiç zamanım olmadı. Yine de önümüzdeki günlerde bir kısmını daha genel bir şekilde yanıtlamaya çalışayım.
YanıtlaSilSayın blog sâhibi ve takip edenler, öncelikle şunu iyice belleyin; "Orta Asya'dan göç olmadı."
YanıtlaSilTürklerin "anayurdu" batılıların iddia ettiği gibi ne "orta asya" ne de "altaylar" değildir. Zaten "Altay dilleri ailesi" diye bir dil ailesinin "olmadığı" da kanıtlandı. Altay coğrafyasının bugünkü nüfusu toplam 900.000 civarıdır ve târih boyunca da hep bu nüfus yoğunluğundaydı, yani hiçbir halkın "anayurdu "olabilecek bir bölge değildir.
Batılılar ve ülkemizdeki yardakçıları, Türklerin "sarı ırktan" olduklarını ve "altaylarda" peydah olduklarını dayatmaya çalışıyorlar, ancak gerek "genetik", gerekse "dilsel" kanıtlara bakıldığında gerçekler pek de öyle değil.
Orta asyadaki halklar "Türk" değil bir kere, kendilerini Türk olarak tanımlamazlar, kendine Türk demeyen adammları, birileri oturdukları yerden Türk hem de öz Türk ilan ediyorlar. Bu halların kökeni Moğol'dur. "Türkleşmiş" (dilce ve kültürce) Moğollardır...
Türk dilinin, her dilde olduğu gibi devirleri-dönemleri vardır. Sırasıyla yazacak olursak Ana Türk-Bulgar Dili > İlk Türkçe (pre-turkic) > Ana Türkçe (proto-Turkic) > ... günümüze dek gelir.
Bugün hâlâ "İlk Türkçeyi" konuşanlar var, kim mi? Çuvaşlar... Bakınız nerede yaşıyorlar? Altaylar mı? ortaasya mı? Hayır, Ukrayna2nın kuzeyi, Urallardalar... Bugün hâlâ "Ana Türkçeyi" konuşanlar ise Halaçlardır ve "İranda" yaşamaktalar... Peki neden bu "arkaik" Türkçeleri hâlâ "aynen" koruyan Türk halkları bu coğrafyalarda? Neden ortaasya ya da Altaylarda bir tek örneği bile yok?
geçişi de ya Moğolca ya da Mançu-Tunguz dilleri üzerinden olmuş... Bunlar akrabalığa kanıt falan değil... Söz gelimi biz "Heykel" sözcüğünü Arapçadan almışız ancak sözcük Sümercedir, "E-Gal" (büyük ev) yani "Saray" demektir. Burada bizim için Arapça "taşıyıcı dil" olmuştur, aynı şekilde Moğolca, Mançu-Tunguzca, Korece ve Japonca için "taşıyıcı dil"dir, Korece, Japonca ve Tunguzcadaki Türkçe ile benzeşen sözcükler "akrabalığa" değil "alıntıya "kanıttır. Zira bu sözcükler Türkçe köklerle açıklanıyor, bir örnek verip geçelim, Tunguzcadaki "hayvan kulağı" anlamına gelen "hulgavç" Türkçeden alıntıdır < *kulgavçı < *kulgakçık (kulakçık) Diğer 200-300 kadar sözcük de böyledir.
YanıtlaSilTürklerin "beyaz ırktan" (kafkasyan) olduğu ve ezelden beri buralı oldukları gerçeğini, işlerine gelmese de "birileri" kabul etmek zorunda kalacak (Sn. Binder'i kast etmiyorum,onlar kendilerini bilir), bu ortaasya masalları, altay tiyatroları bir bir çöküyor. "Genetik" ve "dilbilimsel" kanıtlarla 40.000 yıldır "buralı" olduğumuz ortada. Asıl sonradan gelenlerin "hint-avrupalılar" olduğu da yazılı kayıtlarla ortada, en babaları olan hititler bile sonradan göçkün...
Sümer dilindeki Türkik özelliklere ise giremedim :) Başka yazıya artık...
Çünkü ortaasyanın ve altayların "Türkleşmesi" (dilce) çok daha yeni bir hadisedir. İlk Türkçenin konuşulduğu coğrafya yani Türklerin "anayurdu" Ural bölgesi-karadeniz kuzeyidir... Kafkaslar üzerinden iran'a oradan anadolu ve dieğr bölgelere göç söz konusudur...
YanıtlaSilİlk Türkçe döneminde kelime sonlarında /z/ olmazdı, bu sesler o dönemde /r/ idi, bugün Çuvaşçada hala böyledir. Ana Türkçe döneminde geçişte, bu sonses /r/'ler > /-z/ olmuştur (zetaizm). Söz gelimi bugün Çuvaşça "tikkir" bizdeki "dokuz"dur. Eski Türkçe "tokkuz" < İlk Türkçe *tokkur... Çuvaşça kir bizde kız < İlk Türkçe *kır vb...
Gelelim Oguz'a. Aynı şekilde Oguz adının, İlk Türkçe dönemindeki biçimi OGUR 'dur. Ogur'lar = Oguz 'lardır, aynı boy aynı soydurlar. Macarlar da bildiğiniz gibi ON-OGUR 'dur, yazıtlarda geçen batıdaki Tokkuz-Oguz 'larla akrabadırlar. Fakat On-Ogurlar zamanla dilce Finlileşmiş (Ugorlaşmış). Hatta belki de Finliler yani UGOR 'lar ile OGUR 'lar daha eskiye gidildiğinbde akraba olabilir.
Bakınız, Türkçe-Ermenice ilişkileri m.s.10'larda başlar (kimilerine göre, uydurma orta asya göçü tezine göre), oysa bakıyoruz ki Ermenice m.s.5'lerde "kayıtlanmaış Türkçe kelimeler var" demek ki daha o devirlerle Türkler burada. Hatta Ermenilerin bu bölgelere m.ö.7. yy'da geldiklerini Heredot yazıyor, yani Ermeniler sonradan gelme...
Örnek verelim, Ermenice ms 5 kayıtlı bir kelime tavar "mal, mülk" bu sözcüğün Ermenice köke açıklaması yok. Sözcük Türkçedir, eski biçimi tabar'dır. /b/ > /v/ evrimiyle zamanla tavar > davar olmuştur. Davar'ın esas anlamı "mal, mülk servet" demektir, Rusça'ya da geçmiş bir kelime. Sadece "büyük baş hayvan" anlamına gelmez. Bu sözcüğün Türkçe kökeni şu; tab- "sahip olmak 2) elinde bulundurmak" bugün bu kök Azeri Türkçesinde tap- "tapmak 2) ele almak 3) bulmak" olarak yaşıyor. Aynı kökten eski Türkçe tapug "tapu", tabgaç "varlıklı, servet sahibi" gibi sözcükler de var. Soru şu, ms 5'lerde Ermeniceye bu sözcük nasıl girdi? Ve bunun gibi 30 kadar sözcük daha var, bu denli bir sözcük alışı için çok daha eskiye giden ilişkiler gerekir.
Ana Türkçe'nin konuşulduğu coğrafya Urallar (batıda finlandiya-karelyaya dek uzanır), doğuda kafkasya-iran'a dek olan alandır, Türklerin "anayurdu" da bu bölgeler oluyor. Hazar'ın kuzeyinden doğuya doğru "Türk dili"nin yayılması sözkonusudur. Hindistan'dan İskoçyaya dek Hint-Avrpa dilleri konuşuluyor, yani birileri Hindistandan yola çıkıp İskoçyaya dek gitmiş mi? Bu şekilde mi düşüneceğiz? Sarışın İsveçlilerle Bagladeşliler akraba mı? Hangisi "öz aryan"? hangisi "öz hint-avrupalı"?
YanıtlaSilDillerin akraba olması, halkarın da akraba olduğu anlamına gelmez. Bizlerin elbette Moğol ırkından olan Kırgızla, Kazakla genetik "hiçbir" yakınlığımız "yok", Hintliyle ingilizin de olmadığı gibi, "dillerimiz akraba" dna bağımız yok...