Türk Teriminin Kökeni


Türk kavramını, eğer tamamen tarihsel verilere bağlı kalacaksak, bir Köktürklerde, bir Türk olmayan edilmeyen unsurlarda (Avrupalılar, Araplar, Çinliler) bir de on dokuzuncu yüzyılın sonunda Osmanlı coğrafyasında görüyoruz. Köktürkler kendilerine Türk demişler. Köktürk terimi modern bir icat. Orhun yazıtları dikkatli bir şekilde okunduğunda bu terimin bir grup adı olmadığı, Türk denen grubu Tengri’yle bağlantılandırmada kullanıldığı anlaşılıyor. Ya da ona yakın bir şey. Köktürklerin adı Türk ve sanırım Türk kavramının öyküsünün de, en azından bir sözcük olarak, onlarla birlikte başladığını söyleyebiliriz ama neredeyse on dokuzuncu yüzyılın sonunda kadar yukarıda sıraladığım toplulukların dışında kullanan yok.

Bu terimin örneğin bir Helen teriminde olduğu gibi birbirine yakın toplulukları tanımlamak için Türk dilleri konuşanlar tarafından kullanılması on dokuzuncu yüzyılda başlıyor. Bundan önce sadece Türk dilleri konuşmayan topluluklar kullanıyor bu terimi. Örneğin İtalyanlar ve bu şekilde kullanımın başlangıcı aslında bir ötekiyi tanımlamak şeklinde ortaya çıkıyor (İtalyanların durumunda sadece bir yeri tanımlama ihtiyacı ağır basmış olabilir). Türkler altıncı ve sekizinci yüzyıllar arasında Asya bozkırlarında epey önemli bir konfederasyon veya bugünkü terminolojiye göre imparatorluk oluşturuyor. Ve bir süre sonra sanırım bu isim bir şekilde bu bozkırlardan çıkan herkes için kullanılmaya başlanıyor. Ta ki Moğollara kadar. Tabii daha sonra bir de Müslümanlar yerine kullanılması var. Ama bu kullanımların arasında hiçbir yerde Türk dilleri konuşan toplulukların bu terimi kendilerini adlandırmak için kullandıklarına rastlanmıyor. Kullanıldığı yerlerde de genellikle “bize diğerleri böyle hitap ediyor” şeklinde bir düşüncenin yansıması olarak çıkıyor karşımıza. Örneğin Osmanlı’nın kuruluşunu anlatan Aşıkpaşazade tarihine dikkatli bir şekilde bakarsak, bu terim bu metinde her zaman diğerlerinin ağzında, Türkçe konuşanların değil. Aşıkpaşazade bu terimi sürekli Türkçe konuşmayanların ifadelerine yerleştirmiş. Bu terimi Türkçe konuşanlara veya Müslümanlara kullandırtmıyor. Ama Türkmen terimi var mesela. Bir başka örnek de Anadolu’ya gelmiş Türkçe konuşanların yazdığı ilk destan olan ve Anadolu’nun fethedilmesini anlatan Danişmendname. Burada da Türkçe konuşanların benimsediği bir kimlik olarak çıkmıyor karşımıza.

Burada tabii çok ilginç bir durum çıkıyor karşımıza. Birincisi Köktürkler döneminde bile tüm Türkçe konuşanları anlatan bir terim değil bu. Orhun Yazıtları bir yanıyla Türklerle Dokuz Oğuzların mücadelesini anlatmaktadır ki, iki tarafta Türkçe konuşanlar ailesindendir. Ama bir taraf kendisine Türk derken diğeri Dokuz Oğuz veya Oğuz der. En azından Orhun Yazıtlarının yaratıcıları bu ayırımı yapıyor. İkinci önemli noktaysa, bu terimin, bir topluluklar kümesinin kendisini tanımlamak için kullandığı bir terime dönüşmeden önce başkalarının belli özelliklere sahip bir topluluklar kümesini tanımlamak için kullandıkları bir öteki terimine dönüşmüş olması. Yani Türk kavramı ilk başta bir öteki-kavramı olarak, bir olumsuz ötekiyi tanımlamak için kullanılan bir terim olarak çıkıyor karşımıza. On dokuzuncu yüzyılda bir etnik grup terimine dönüşmeden önce neredeyse bin beş yüzyıllık bir öteki tanımlama terimi olarak var oluyor bu terim. Bu tabii büyük bir şansızlık. On dokuzuncu yüzyılın Türkçe konuşan ve kendisini Türk olarak görmeye başlamış milliyetçileri bu terimi alıyorlar. Büyük sorun. Çünkü bir öteki terimi olarak muazzam bir tarihi var bu terimin. Bu, antikçağda bir grubun Helenlerin barbar terimini alarak kendisini tanımlamak için kullanması gibi bir şey. En azından benim çıkardığım sonuç bu.

Bizim şu anda anlamaya çalıştığımız terimse bir grubun kendisine benzerleri de katarak tüm bu grupları tanımlamak için kullandığı bir etnisite terimi. Eğer bunun başlangıcını geçmişte Türkçe konuşmuş topluluklar arasında arıyorsak, böyle bir terim yok. Köktürklerde bile karşımıza bir budun (budun boy sözcüğünün çoğulu) adı olarak çıkıyor. Eğer Yunancadan gelen ethnos teriminin orijinal kullanımına bakacak olursak, bence Orta Asya pastoral gruplarında böyle bir kategori yok. Budunun bir parça buna yaklaştığı iddia edilebilirse de, bence bu ikisi birbirinden epey farklı terimler. Ethnos terimi sonuçta aynı kültürden veya aynı ortak özelliklerden gelmeyi anlatan bir terim. Ben Köktürk döneminde böyle bir terim göremiyorum. Örneğin Türklerle Oğuzlar birbirlerine çok yakın iki grup ama buna rağmen bu yakınlığı ifade etmek için bir terim icat etmemişler. Her ikisini de kendisini budun olarak tanımlıyor. En fazla Köktürk kağanlarının (yani Kül Tigin ve Bilge) Oğuzlara, ya da daha doğru bir ifadeyle Dokuz Oğuzlara “onlar benim budunum” dediklerini okuyoruz. Bunu aşıp bir ethnos kavramlaştırmasına ulaşmamışlar. Ve sanırım bu pastoral göçebe dünyasında gayet normal bir durum. İçinde bulundukları koşullar böyle bir yeni terime ulaşmalarını önlüyor, böyle bir terimi anlamsız kılıyor. Dolayısıyla her şeyden önce Türk teriminin pastoral göçebe dünyasında bizim kullandığımız anlamda var olmamış olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Var olmuşsa bir tek Türkçe konuşmayanların dünyalarında var olmuş. Örneğin Çinliler bu terimi bir ethnos anlatmak için kullanmışlar.

Yorumlar

  1. "Orhun Yazıtları bir yanıyla Türklerle Dokuz Oğuzların mücadelesini anlatmaktadır ki, iki tarafta Türkçe konuşanlar ailesindendir. Ama bir taraf kendisine Türk derken diğeri Dokuz Oğuz veya Oğuz der. En azından Orhun Yazıtlarının yaratıcıları bu ayırımı yapıyor."

    Sn. Binder böyle demiş...

    Göktürkler kendilerine "Türk" demiyorlar. Çünkü "Türk" sanıldığı gibi bir etnik ad değil. Yani o dönemde değil. Sözcüğün kökenine bakarak başlayalım; Proto Türkçe tör- (düzene koymak, nizam vermek) fiilinden > törük "nizam altına alınmış, düzenlenmiş, tanzim edilmiş, manzum" demektir. Yazıtlarda geçen "Törük Bodun" tabirinin anlamı da "Nizam altına alınmış olan boylar"dır. Yine Eski Türkçedeki ikincil /d/ sesi bugün /y/ olmuştur. Bod > Boy "kavim, aşiret" çokluk ekiyle > bodun "boylar"... Yazıtlarda hiçbir yerde "Törük" sözcüğü tek kullanılmamıştır ya "Törük Bodun" ya da "Köök Törük" olarak geçer ki bu da bize bu tabirin bir etnik ad olmadığını gösterir. Törük bodun2u yukarıda açıkladık. Bir de "Köök Törük"e gelelim.

    Orta Asya kültüründe belli renkler belli yönleri simgelerdi. Bu kültürde "köök" (mavi) "doğu" simgesidir. "Köök Törük" tabirinin anlamı da "Doğudaki, nizam altına alınmış olanlar" demektir.

    Bunu şuradan da tasdik edebiliriz. Köök Törük imparatorluğunun kurucu klanı'nın adı "Asena"dır. Bu sözcük muhtemelen Toharca ya da Soğdca'dan alınmadır ve mânâsı "mavi"dir (köök). Birinci Köök Törük devrinde pek Türkçe kullanılmıyor. En eski Köktürk yazıtı Bugut yazıtı (500'ler) Soğudca yazılmıştır örneğin. Yani o dönemde Soğudca daha egemen. Fakat ikinci Köktürk devrinde (ki Köktürk dediğimiz bunlar aslında) Türkçeleşme başlıyor, hemen hemen herşey Türkçe. Doğal olarak Asena > Köök oluyor.

    Bugünkü Moğolistan coğrafyasından daha batıya göçen boylar, ilk başlarda oranın daha eski yerleşikleri olan Soğudların dilini benimsemiş, en azından resmi dil olarak kullanmış, böyle gözüküyor. Büyük Selçuklunun başta Farsça kullanması gibi, fakat ardından Osmanlıda resmi dil Türkçe. Bu örnekteki gibi, Moğolistandan gelen boylar, yeterli nüfusa (çoğunluğa) kavuşunca kendi dillerini kullanmaya başlıyor (yaklaşık 200 yıl geçiyor bu arada).

    YanıtlaSil
  2. Tüm bu hadiselerin Ogurlarla (Oğuzlarla) ilgisi yok, buraya kadar. Şimdi dile dair bir açıklama yapalım;

    Proto Türkçedeki ikincil /r/'ler günümüze gelirken Eski Türkçe döneminde /z/'lemiştir. Bu z'leşme hadisesi sadece Çuvaşçada gerçekleşmemiştir, bunun dışındaki tüm Türk dillerinde vukuu bulmuştur. Bu nedenle Çuvaçşa hır (kız) < Proto Türkçe *kır, tıhhır (dokuz) < Proto Türkçe *tokkur (Azerice doqquz, Eski Türkçe dokkuz) vb.

    Bugünkü "Oguz" adı etnik bir addır ve Proto Türkçe döneminde bu sözcük/ad "Ogur" idi. Bildiğiniz gibi Ogurların bir diğer kolu bugünkü Macarlardır.Macar soyu ve Hungar sözcüğü On-Ogur'dan gelir ki bizler de Tokkur-Ogur'larız (On-Oğuzlar ve Dokuz-Oğuzlar)

    Dolayısıyla ilk kez Köktürk yazıtlarında karşımıza çıkan "Törük" sözcüğünden çok çok önce Oguzlar ve daha da eski dönelerde Ogurlar mevcut.

    Sanılanın aksine Ogurların anayurdu Orta Asya değil Karadeniz Kuzeyi, Hazar bölgesidir. Bu bölgede Göktürk hakimiyetinden sonra Oğuz Yabgu devleti ardından yine Oguz soylu Hazarlar gelir. Selçuklular > Osmanlılar ve biz bu silsiledeniz. Selçukluların kökeninin Hazarlar olduğu gizlenir çünkü bilindiği gibi Hazarlar (bu arada Hazar adı da günümüzdeki Azar/Azer adıdır > Azarî/Hazarî "Hazarlı") Yahudiliği benimsemişlerdi. Hatta yanlış hatırlamıyorsam Alparslan'ın amcasının adı İsrail'dir. (bilgi yanlış olabilir) Ve Selçukluların atalarının (Hazarların, Azerilerin) adlarının çoğu doğal olarak İbrancadır, Yusuf, Mihayil vb.

    Tarihimizi kalkıp bizle hiçbir alakası olmayan Köktürklere vs. bağlama eğilimi bu nedenledir. Köklerimizi Orta Asya'ya dayandırma safsatası pekçok çevrenin işine gelmektedir.

    Ogurlar (Oguzlar) Karadeniz ve Hazar bölgesinden aşağıya doğru Kafkasyadan inerek bugünkü Hazar Eli (Azerbaycan) ve İran bölgesine daha sonra da bildiğimiz gibi Anadolu'ya yerleşmişlerdir.

    Önüne gelene "dönme" diye saldıran çevreler, alında tüm Oğuz (Ogur) soyluların yani bizlerin de "dönme" olduğumuzun ortaya çıkmasını istemiyor anlaşılan. Oysa herkes bir inançtan diğerine "dönmüş" tarihleri boyunca, bunda saklanacak bir şey yok. Bugünkü batılılar da paganlıktan Hristiyanlığa "döndüler". Hazarlar daha eskiye gidersek Teñricilik'ten > Yahudiliğe döndüler, ardından da İran bölgesine yerleşince İslâm'a dönmüşler, gayet doğal bir silsile.

    Son bir bilgi, bugünkü Türkçede bulunan çokluk eki -ler/-lar'da da gördüğümüz sonses /-r/ Proto Türkçede çokluk ekidir. Ogur, Bulgar, Avar, Hazar, Balkar, Macar gibi Ogur kavimlerinin adlarındaki bu /-r/lerin tümü bu anlamda çokluk ekidir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi bu çokluk eki "özel adlarda" korunurken, sıradan sözcüklerde doğal evrimle /z/ olmuştur. Zaman içinde de "dual çoğul" eki olmuştur.

    Kögüz (göğüs), Omuz, Köz (göz), Tiz (diz), ékiz (ikiz), müynüz (boynuz) gibi sözcüklerde bu /z/'leşmiş arkaik /r/'leri görebiliriz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder