Dünya Tarihçiliği - V

Son söylediklerimiz dünya tarihçiliğine zaman zaman baskın hale geçen, zaman zaman da silikleşen bir süreç olarak bakmamız gerektiği sonucuna getiriyor bizi. Tamamen insan gruplarının geçirdikleri değişimle bağlantılı bir süreçten bahsedilebilir. Nedir bu değişim? Her şeyden önce doğrusal bir daha-karmaşığa veya daha-gelişmişe giden veya gitmesi gerektiği düşünülen bir süreç değil söz konusu olan. İnsan topluluklarının küreselleşmeleriyle, yani aralarındaki ilişkilerin, bağlantıların onlar üzerindeki etkisinin daha öne çıkmaya başlamasıyla, baskın duruma geçmesiyle bağlantılı bir süreç bu. Bu sürecin daha-gelişmişe doğru gidişin doğal bir sonucu olarak görülmesi gerekmiyor. Geçmişe baktığımızda bu tür süreçlerin dönem dönem ortaya çıktıklarını görüyoruz ki, bunun daha çok insan topluluklarının dönem dönem daha karmaşık bir oluşuma doğru evrimleşmeleri şeklinde açıklanması gerekiyor. Bir şekilde aradaki bağlantılar bu tür oluşumları kaldıracak düzeye ulaştığında, yani gerekli kaynaklar yaratıldığında, bu daha büyük oluşum insan gruplarının yaşamlarında reddedemeyecekleri bir gerçekliğe kavuşuyor. Bu konuya daha önce kısmen değinmiştik. Burada vurgulamaya çalışılan, bu zaman zaman ortaya çıkan değişimin bir şekilde yerel birimlerin ortadan kalkmaları olarak anlaşılmaması gerektiği. Yerel gruplar aslında hiçbir zaman yok olmuyorlar ve yok olmaları da mümkün değil. Ancak belli dönemlerde yerel grupların kendilerini bu daha büyük oluşum üzerinden anlamlandırmaları zorunluluğu doğuyor ki, bu dönemlerde dünya tarihçiliği veya evrensel anlamlandırmalar öne geçmeye başlıyorlar. Ama her evrensel anlamlandırmanın aynı zamanda tepkilerini de ürettiğini görmek gerekiyor. Fiziksel bağlantılar varlıklarını sürdürdükçe, bu oluşum, yani küreselleşme sürmeye devam ediyor ama insanlığın bugüne kadarki tarihi bu küreselleşmelerin eninde sonunda bir sona ulaştıklarını gösteriyor. Şu anda içinde bulunduğumuz küreselleşme evresi de sonunda bir sona ulaşacak mı, bunu şimdiden söylemek zor ama her küreselleşmenin yerel gruplar üzerinde büyük yükler oluşturduğunu da görmek gerekiyor.

Küreselleşmeler her şeyden önce fiziksel kaynaklarla ilgili. Bu kaynakların bir süre sonra yetersiz kalmaya başlamaları çeşitli çatlaklara yol açabiliyor. Diğer yandan evrensel anlamlandırmaların, yani dünya tarihlerinin kaynak yaratma zorunlulukları var. Bir şekilde tüm grupların işine yarayacak düzeyde çalışıyor olmaları gerekiyor. Yerel grupların kendi başlarına yaptıkları anlamlandırmaları en az onlar kadar başarılı yapmaları gerekiyor ki, anlamlandırma düzleminde çatlaklar belirmesin. Günümüz koşullarına geri dönecek olursak, bugün dünya tarihçiliğinin epey zor bir durumda olduğu görülebilir. Bunu neredeyse birçok yerde yerel anlamlandırmaların (örneğin milliyetçiliklerin) yavaş yavaş yükselmekte olmalarından anlıyoruz. Bunun başarılmaması eninde sonunda fiziksel kaynakların adilane paylaşımını etkileyecektir. Fiziksel kaynakların adilane şekilde paylaşılmamaları veya kullanılmamaları da neticede dünya tarihlerinin başarılı olamamalarını getiriyor. Bir kısır döngü söz konusu. Bu ilişkiden ötürü evrensel anlamlandırmaların, yani dünya tarihlerinin, belli bir son evreye değil, sürekli yere değiştiren bir sürece karşılık geldiğini düşünmek gerekiyor.

Dünya tarihçiliği, diğer tarihçiliklerde olduğu gibi işe yarayan bir şey. Pasif bir geçmişin bilgisine ulaşma çabası değil. İşe yarıyor ve işe yarama özelliğinden ötürü de sürekli işe yarayacak şekilde kurgulanıyor veya bu yapılmaya çalışılıyor. Dünya tarihçiliği, dönem dönem ortaya çıkan, fiziksel olarak yaşanılamayan ama tüm yerel birimleri, toplulukları kapsadığı düşünülen dünyaya uygun anlamlandırmaların bulunması işi denebilir. Bu anlamlandırmaların malzemesini elbette geçmişten gelen izler oluşturuyor ama bu izler duyulan ihtiyaçlara ve benimsenen şemalara ve modellere göre değişik şekillerde işlenebiliyor. Ve bazı durumlarda da, bu daha büyük dünya ortadan kalktığında, dünya tarihçiliği ortadan kalkabiliyor. Bu bazı durumların bir kısmındaki küreselleşmeden-geri- dönüşlerin tam bir geri dönüşe yol açmadığı, daha küçük büyük parçalara yol açtığı durumlarda da, daha ufak boyutta evrensel anlamlandırmalar ortaya çıkabiliyor. Bunların en küçük versiyonları da yerel grupların diğer gruplarla ilişkilerinin baskın olmadığı ama onların varlıklarından hâlâ haberdar oldukları koşulları yansıtan “önemli olan biziz ama çevremizde de bir dünya var” fikrini vurgulayan son derece pasif evrensel anlamlandırmalar oluyor.

Yorumlar