KÜLTÜR II: Kültür Saplantısı

İnsanlar birbirlerinden farklı yaşam tarzları olduğunun her zaman farkında mıydı ya da hatta her zaman farkında mıdır? Modern çağdan önceki yaşamı düşünelim. Ufak bir köy farklılık olarak neyi bilir? Komşu köyleri ki, sonuçta aslında çok da farklı değildir bunlar. Ancak bunların da ötesindeki köylerle alışveriş yapan gezici bir tüccar çok daha fazlasını bilir. Aynı şekilde daha da uzak yerlerle ticaret yapan tacirlerin ve bunların mallarını taşıyan denizcilerle kervancıların çok daha geniş bir farklılık algısı olabilir; yani farklılığa ve dolayısıyla da harekete geçirdiği duygu ve tepkilere daha aşinadırlar.


Ama modern çağa kadar insanların büyük çoğunluğunun dünyası aslında çok dar bir alanla sınırlıydı. Böyle bir alanda farklılığı hissetmeleri muhtemelen epey zor olmuştur. Bazı durumlarda bunun hâlâ böyle olduğu düşünülebilir. Her türlü teknolojiye rağmen ne görmek istediğimizi, neyle karşılaşmak istediğimizi seçiyor olduğumuzdan, hâlâ farklılıktan elden geldiğinde uzak durmaya çalıştığımızı söyleyebiliriz. Dolayısıyla, eğer farklı insanlar görmüyorsak veya kendi aramızdaki bazı insanlar farklı bir şeyler yapmıyorsa, o zaman parçası olduğumuz yaşam tarzının veya bugünün deyişiyle kültürün pek, hatta hiç önemi olmayabilir. Yani bugünün kültürlerine sımsıkı yapışmış insanlarına, kendilerini bu şekilde tanımlayan insanlarına, geçmişte aynı sıklıkta rastlamayabiliriz. Bu da, aslında, kültür denen şeyin, yani bugünün modern yaşamında kültür olarak tanımlanan şeyin ortaya çıktığı bir tarihin olması gerektiği sonucuna getiriyor bizi.


Bu nokta hafif kafa karıştırıcı olabilir. Antropolojik açıdan kültürler her zaman vardı ama bunun bilgisi, insanların bunun farkında olması, yani birilerinin diğerlerinden farklı olduğunun bilgisi ve daha da önemlisi bunun üzerinden kendilerini tanımlama pratiği her zaman yoktu. Denizin içinde yüzüp denizin ne olduğunu bilmeyen balıklar gibi, insanların da birbirlerinden farklı olduklarını hiç bilmedikleri dönemler olmuş olması gerek. Bir de tabii bunu bilip de sorun çıkartmadan mutlu mutlu yaşanılan dönem veya dönemler var. Çünkü kültürel farklılığına sımsıkı sahip çıkarak biz sizden farklıyız veya hatta daha iyiyiz ya da ileriyiz yaygarasında bulunmak çok farklı bir duruma, sorun çıkartılan veya sorunların çıktığı bir ortamda sert tepkilerde bulunmaya işaret eder. Sonuçta kültürüne her şeyinle sahip çıkmak ya da bunu her şeyin önüne almak düşünüldüğü kadar normal ve sağlıklı bir durum da olmayabilir; ya da illa ki böyle algılanmak zorunda kabul edilmemeli. Eğer insanlar bir dönem diğerlerinden farklı olduklarını bilmeden kendi kültürleri içinde bugünün kültür saplantısına düşmeden yaşamışlarsa, bu seçeneğin, farklılıkların bilindiği bir dünyada da hayata geçirilip geçirilemeyeceği veya nasıl geçirilmesi gerektiği üzerinde düşünmek  gerekir.

Burada ve bu dizi boyunca iki farklı kültür tanımından bahsedeceğim. Herhalde bunu sık sık da tekrarlayacağım. Çünkü açıkçası bu farklılığın gözden kaçırılmasını istemiyorum. Birincisi tarihin belli bir döneminde ortaya çıkan insan ürünü bir söylem ve pratik olarak kültür. Diğeriyse, insan evriminin sonucunda insan varlığının bir parçasına dönüşmüş, ama dönüştüğü gibi kaybolması da mümkün, bir şeyleri yapma şekli olarak kültür. Her ikisinin de var olmadıkları dönemlerin olmadığı düşünülebilir. Birinci kültür modern çağın üründür. Ondan önce ne söylem ne de pratik olarak kültüre rastlamıyoruz ama antikçağda bile insanların birbirlerinden farklı olduklarını bildiklerini görüyoruz. Bununla beraber, bu insanlar bugünküne benzer bir kültür söylemi üretimi içinde değiller ya da böyle bir üretimin, dolayısıyla sürecin parçası değiller. İkinci kültürün başlangıcıysa çok gerilere gidebilir; hatta Homo sapiensten bile daha eski olabilir; ya da belki de Homo sapiensi ortaya çıkaran büyük dönüşümün kültürellik sayesinde mümkün olduğunu düşünebiliriz. Eğer kültürellik evrimsel bir özellikse, o zaman kültürel olmayan insanların da var olmuş olduğunu kabul etmemiz gerekecektir. Hatta bugün için bile daha az kültürel insanların var olduğunu söyleyebiiriz, eğer evrimsel bir özellikten bahsediyorsak.  
Neyse şimdilik bu kadar. Devam edecek…

Yorumlar

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Eğer kültürellik evrimsel bir özellikse, o zaman kültürel olmayan insanların da var olmuş olduğunu kabul etmemiz gerekecektir. Hatta bugün için bile daha az kültürel insanların var olduğunu söyleyebiiriz, eğer evrimsel bir özellikten bahsediyorsak.

    Biyoloji ilminin en son geldiği noktaya bakılırsa, Homo sapiens haricindeki bazı zeki hayvan nevilerinde (=türlerinde) de (yakın akrabalarımız dahil) bir mikdar kültürellik olduğunu anlaşılıyor. Dolayısıyla tabiatta kültürellik Homo cinsinden çok önce de var olmuş olabilir. İnsanlarda kültürelliğin derecesi olup olmadığı bunu nasıl ölçeceğimiz en azından şimdilik mechul gözüktüğü üçün tartışmaya açık bir mevzu. IQ testlerinin zekayı ölçtüğü gibi kültürelliği ölçen bir usul bel ki ileride bulunabilir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder