Osmanlı'nın Kuruluşu Semineri V - Osmanlı'nın Kuruluşu ve Köprülü'nün Tezi
Osmanlı Devleti Aşiretten mi Çıktı?

Geçen hafta yağma ve Oğuz tezlerinin tartıştık. Konuyu toplayacak olursak, göçebe veya yarı-göçebe oldukları düşünülen bir Oğuz aşiretinin Anadolu’ya gelerek yeni bir devlet ve toplum kurduğunu iddia eden tezi tartıştık. Tartışmamızın sonunda da Osmanlıların kuruluşunda yağmanın, paralı askerliğin ve köle ticaretinin rolüne değindik.

Osmanlıların kuruluşuyla ilgili tartışmaları etkileyen en büyük sorun, bu konuyla ilgili kaynaklardan ciddi bir şekilde yoksun olmamız. Bu konuyla ilgili olarak Osmanlıların bize bıraktıkları kaynak veya kaynaklar yok. Aynı şekilde Bizans tarihçileri de 1300 yılı civarındaki Bafeus savaşına kadar Osmanlılardan bahsetmiyor. Osmanlılarla ilgili Osmanlıların ortaya çıkmasından yaklaşık bir yüzyıl sonra yazılmış kaynaklar da 1300 yılından önceki dönem hakkında hemen hemen hiçbir şey söylemiyor. Dolayısıyla söyleyebileceklerimizin büyük kısmı dolaylı yollardan elde edilen bilgileri Osmanlılara uygulayan yorumlardan oluşuyor. Yani “herhalde böyle oldu”dan daha ileriye şimdilik gidemiyoruz. Bu konuda bize epey yardımı dokunabileceğini düşündüğüm arkeolojiden de henüz fazla yararlanmış değiliz.

Osmanlılarla ilgili neredeyse tüm kaynakların 1300’den önceki dönem itibarıyla yeterince sessiz olması gene de bazı sonuşlar çıkartmamızı veya bazı varsayımlarda bulunmamızı sağlıyor. Bir kere Osmanlı’nın bu dönemde hiç kimsenin ilgisini çekmemiş olduğunu düşünebiliriz. Ortada Osmanlı adında önemli bir siyasi güç herhalde yoktu ki kaynaklar bu kadar sessiz. Ya çok ufak bir veya birkaç obadan ya da bir grup paralı askerden meydana geliyorlardı. Buraya gelişleriyle ilgili ciddi kabul edilecek anlatıların olmaması da, buraya gelişlerinin herkesin dikkatini çekecek kadar önemli olmadığını göstermektedir. Anadolu’daki kimi beyliklerin yaptıkları bir şekilde kayda geçirilmiş bulunmaktadır. Aydınoğullarıyla ilgili hem Bizans hem de Müslüman kaynakları mevcuttur. En azından köken olarak diğer beylikleri kurmuş kişiler hakkında görünüş itibarıyla nisbeten daha kesin bilgiler mevcut. Bu beyliklerin kurucularının arasında belli bir devlet geleneğini izleyenlerin, bu geleneği nasıl izledikleriyle ilgili bilgiler daha az destansıdır, daha az sonradan üretilmiş gözükmektedir. Bu da Osman’ın belli bir devlet geleneğini izlediği konusunda kuşkular yaratmaktadır. Osmanlı Beyliği temellerini atıktan sonra, özellikle Orhan zamanında hızlı bir devletleşme sürecine giriyor. Anadolu’nun diğer yöresinden alimler, siyasetçiler akın ediyor. Medreseler kuruluyor. Vergi toplanmaya başlanıyor. Deftere kaydetme geleneği ilk kez başlıyor. Yani bu dönemde Osmanlı dikkat çekiyor. Bu yeni gelişimden yararlanmak isteyenler toplanıyor, Osmanlı’nın adı arşivlere, yazışmalara girmeye başlıyor. Fakat Osmanlının bundan öncesi karanlık; önemsizler ve ilk başta yüksek bir başarı grafiği çizmelerinin arkasındaki en büyük neden de belki bu.

******

Burada bir dakika durup Köprülü’nün tezine çok kısaca değinebiliriz. Köprülü Osmanlı’nın Kayı grubundan olduğu iddiasını her zaman benimsemiştir, ama hiçbir zaman bir aşiretin bir devlet kurmuş olduğu düşüncesine katılmamıştır. Ona göre bu devleti kuranlar, Orta Asya’dan kalkıp hiçbir yere takılmadan Anadolu’nun Bitinya bölgesine yerleşen bir aşiret değildir. Kendisi aslında aşiret fikrine karşı değildir. Sadece bir aşiretin bir devlet kurmuş olması fikrine katılmamaktadır. Osmanlı’nın kuruluşu bir geleneğin, bir toplumsal evrimin devamı ve sonucudur. Devlet geleneği Selçukluların devamı, toplumsal evrim de Anadolu’daki Türk evrimidir. Bu tezin çalışması için Osmanlı’nın Anadolu’ya çok daha önce gelmesi gerekmektedir. Osmanlı’nın Anadolu’ya erken gelmiş olduğuna dair bir kanıt yoktur. Köprülü ve onu izleyen diğerleri Anadolu’daki Kayı adıyla ilgili bağlantılara dayanmaktadır. Kayı boyuna ait gruplar Anadolu’ya gerçekten de çok daha önce gelmiş olabilir. Fakat Osman’ın bir Kayı olduğunu gösteren kesin bir kanıt yoktur. Osman Kayı olmamış olabilir veya bir Kayı’ysa da çok daha sonra gelmiş olabilir.

Anadolu’daki toplumsal evrim ve devlet geleneğinle olan bağlantıya gelince, devlet geleneği konusunda ciddi bir sorun var. Eğer Osman çok daha önce gelmiş ve Anadolu’daki devlet geleneğinin parçası olmuşsa, bir şekilde bu devlet geleneğinin etkilerini bir yerlerde görmemiz gerekmektedir. Osman’ın 1300’den önceki dönemi karanlık değil, ama daha aydınlık olmalıydı. Orhan değil, ama Osman döneminde bazı gelişmeleri görmeliydik.

Toplumsal evrim konusuysa, bu kavramdan ne anlamamız gerektiğinin pek net olmadığı bir kavramdır. Kimin ve neyin evriminden bahsediyoruz?

******

Burada en önemli sorun, herkesin bir şekilde geçerli bir açıklama getirmeye çalıştığı sorun, Osmanlıların ilk başta nasıl örgütlendikleridir. Yani nasıl bir örgüt bu girişimi başlatmıştır? Köprülü örgüt sorununu bir önceki örgütün sürmesi olarak çözmektedir. Böylece örgütten önceki örgüt şeklinde upuzun bir zincir oluşturabiliriz. Çok fazla yeni oluşumların nasıl ortaya çıktıklarını açıklayan bir kuram değildir bu. Fakat tartışmayı daha farklı bir boyuta taşıyarak, Köprülü’nün kendisine ve içinde bulunduğu koşullara bakacak olursak, aslında mevcut kuramlara yeni-oluşum sokma kaygısıyla hareket ettiğini görürüz. İlginç bir şekilde Türklerin katkısını sokmaya çalışmaktadır ve bunun için daha farklı mekanizmalar üretmesi gerekmektedir ve üretir de. Fakat bu yeni-oluşumların mevcut sisteme nasıl dahil olacakları sorusunu, bir önceki yaklaşımın yanlış olduğunu göstererek yapar. Sonuç olarak Köprülü’nün öyküsünde bloklar halinde aynı zamanda hareket eden nispeten homojen gruplar vardır.

Yorumlar