Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - IV

Anımsanan Geçmiş Aynı zamanda Yaşanmamış Geçmiştir

Anımsanan geçmişin, onu yaşanmış her şeyi temsil eden geçmişten farklı kılan ilginç bir yanı daha vardır. Anımsanan geçmiş aynı zamanda yaşanmamış bir geçmiştir; böyle bir geçmiş hiçbir zaman var olmamıştır. Bir kısmı biraz farklı yaşanmış olsa da (olaylar boyutunda da yanlış veya eksik anımsamalar olabiliyor), anımsanan olaylar yaşanmıştır ama bu olayların oluşturduğu bütüne, yani anımsanan geçmişe baktığımızda aslında böyle bir geçmiş hiçbir zaman yaşanmamıştır. Örneğin on yıl önceki üniversite mezuniyet törenimizi anımsadığımızı ama bu törene giderken yaşamış olduğumuz bir olayı, törene yetişmek için bindiğimiz aracın şöförüyle yaptığımız ufak tartışmayı anımsamadığımızı ve yıllar sonra bir arkadaşımıza o günü anlatırken sadece tören kısmını anlattığımızı varsayalım. Burada yıllar sonra anlatılan farklı bir geçmiştir ve hiçbir zaman yaşanmamıştır. Aktarılan olayın kendisi yaşanmıştır ama bu olayın yaşandığı gün başka bir olay daha yaşanmıştır ve bu ikisi arasında bir ilişkinin olduğu bile söylenebilir. Şöförle yapılmış tartışma mezuniyet töreninin yarattığı stresten ötürü olmuş olabilir ve bu olayın anımsanan anıların arasında olmaması, ileride bu kişinin yaşamını inceleyecek bir araştırmanın bu ilişkiyi görmesini engelleyecektir. Oysa yaşanmış olan gün aynı zamanda bu tartışmayı da içermektedir ve yaşanmış olan geçmiş de budur. Diğer geçmiş tartışmasız bir diploma töreninin öyküsüdür ama böyle bir gün hiçbir zaman yaşanmamıştır. Anımsanan tek olay diploma töreni olduğundan, olayın kendisi yaşanmışsa da, ortaya çıkan farklı bir gündür. Diğer olay da anımsanabilse anımsanan gün yaşanmış güne ve bu bağlamda, anımsanan geçmiş yaşanmış geçmişe karşılık gelecektir. Anımsanan her bir olay yaşanmış olabilir ama yaşanmış geçmiş denilince anlaşılması gereken yaşanmış tüm olayların meydana getirdiği bütündür. Bir tek olay bile anımsanmıyorsa, ortaya çıkan farklı bir bütün, farklı bir geçmiş ve en önemlisi de yaşanmamış bir geçmiştir. Anımsanmayan çok olay olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla geçmiş denildiğinde söz konusu olan, sadece anımsanan olayların oluşturduğu farklı ve dolayısıyla da yaşanmamış bir geçmiştir. Diploma töreni örneğine geri dönecek olursak, anımsanan tören günü hiçbir zaman olmamıştır. Anının sahibi kafasında farklı bir gün yaratmıştır. Çünkü yaşanmış günde bir de şöförle yapılmış bir tartışma vardır.

Sadece tek bir olaydan değil, bir geçmişten bahsediyorsak (bu bir gün, bir ay, bir yıl, bir dönem veya tüm bir geçmiş olabilir), aslıında yaşanmamış bir bütünden bahsediyoruz demektir. Üstelik olay bağlamında bile bir yaşanmamışlık söz konusu olabilir ama çoğu kez olayların fiziksel karşılıklarının olduğunu kabul ederiz. Neticede tek bir insan eylemini bir olay olarak tanımladığımızda, bir olayın fiziksel bir karşılığı vardır ama yukarıda saydığımız örneklerin neredeyse hiçbiri tek bir eylem şeklinde düşünülemez. Birçok eylemin bir araya getirilmesinden oluşurlar ki, aslında burada söz konusu olan bir yorumdur, belli eylemleri ilk önce olaylar şeklinde bir araya toplayan ve ardından da bu olayları geçmişler şeklinde bir araya getiren bir yorumdur, bir adlandırmadır. Bazı seçimler yapılarak bazı eylemler diğerlerinden farklı şekillerde adlandırılır. Yaşanmamışlık da bu noktada ortaya çıkar. Çünkü bazı olaylar dışarıda tutularak veya unutularak tamamen farklı adlandırmalar ve tanımlar üretilebilir. Bu da bizi yaşanmamışlığın aynı zamanda yaratma veya kurgulamayı da içerdiği sonucuna getirir. Bazı ayrıntıların dışarıda tutulması yeni bir şeyin yaratılmasıdır. Bazı ayrıntıların unutulmasıysa farkında olmadan yeni bir şeyin yaratılmasına yardımcı olmaktır. Her iki durumda da aktarıcılar (bu bir tarihçi olabileceği gibi, kişinin kendi belleği de olabilir) yeni bir şeye yol açmaktadır. Bu yüzden anımsanan geçmiş hem çoğu kez fiziksel olarak yaşanmamış bir geçmiştir (böyle bir geçmişin fiziksel karşılığı hiçbir zaman yoktur) hem de kurgulanan veya yaratılan bir geçmiştir (yani gerçek değildir, yapaydır, üretilmiştir). Örneğin bu satırların yazarı bir 27 Aralık 1972 günü yaşamıştır ama o gün neler yaşadığını şu anda anlatmaya kalkışsa, anımsadıkları o güne ait bir veya birkaç olay olacaktır ve bu 27 Aralık 1972 günü bu haliyle bir dün olacaktır. Bu ikisi birbirinden farklıdır. Çünkü orijinal 27 Aralık 1972 bir bugün olarak yaşanmışken, diğer 27 Aralık 1972 günü, yani 28 Aralık 1972’nin dünü yaşanmamıştır. Yaşanmış orijinal günden kalan anılardan ibarettir ve bunların sayısı zamanla azalmış ve sonunda da, eğer çok önemli bir şey olmamışsa bu günde, bellekte hiçbir şey kalmamıştır. Bu iki günün aynı şey olmadıkları ortadadır. 27 Aralık 1972 gününe dönecek olursak, bu satırların yazarının anılarına göre, o gün Bodrum’da Odysseus adında bir tekne denize indirilmiştir ve bu olayı seyrederken sekiz yaşında olan yazar bu olaya tanıklık etmiştir. Daha sonra bu tekne hayatının önemli bir parçası olduğundan bu günü anımsamaktadır ama aynı gün olmuş başka hiçbir şeyi anımsamamaktadır. Yaşanmış 27 Aralık günü birçok olay içeren bir gündür ama bu orijinal gün hiçbir zaman bir tarih araştırmasının konusu olamayacaktır. Yazarının belleğinde tek bir olaydan ibaret olan 27 Aralık günüyse, eğer birgün bu teknenin denize indirilmesiyle ilgili bir araştırma olursa, o tarihin ve dolayısıyla temsil edilen bu geçmişin bir parçası olacaktır. Oysa böyle eksik bir gün hiçbir zaman yaşanmamıştır. İşte geçmiş dediğimiz şey böyle bir şeydir. İnsan geçmişini, yani yaşamış olduğu geçmişini değil, bu geçmişten belleğinde kalmış olayları veya daha doğru bir tabirle, izleri anımsar. Bazı olaylar unutulur veya hiçbir zaman kaydedilmez. Bu geri dönüşü olmayan bir durumdur. Yeni kayıtların bulunabileceğini veya bu unutulan veya kaydedilmeyen olayların da anımsanabileceğini düşünülebiliriz ama bu bir efsanedir. Bazı olaylar hiçbir zaman kaydedilmediklerinden sonsuza kadar unutulurlar. Bu yüzden de tarihin çalışma alanını oluşturan geçmiş daha işin başından eksik ve hiçbir zaman yaşanmamış bir geçmiştir. Şu ana kadar tartışılmış olan eksiklik geçmişin yapısından, doğasından kaynaklanan bir eksikliktir. Tarihçinin sebep olduğu eksiltme veya dönüştürmeyle ilgisi yoktur. Sonuç olarak yaşanmış olayların tümünü içeren bir geçmiş hiçbir zaman yoktur. Etkileşimde olduğumuz geçmiş anımsanan izlerin meydana getirdiği geçmiştir ama bu da hiçbir zaman yaşanmamış, bizim yaratmış olduğumuz bir geçmiştir.

Yorumlar