Tarih Nedir ve Ne Tür Tarihçilik - I
Tarih ile geçmiş arasındaki ilişkinin ne anlama geldiği ve tarihin ne olduğu üzerine bir dizi ders notunun ilki:
Tarih Nedir
Tarih GerekçelendirirTarih dediğimizde aklımıza gelen ilk şey geçmiştir ama tarih geçmişten farklıdır, sadece geçmişin aktarılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda aktarılan geçmişin belli bir amaç doğrultusunda sahiplenilmesidir de. Yani tarih üç gün, üç yıl veya üç asır önce olmuş olayların sıralanmasından, bunların aktarılmasından daha fazla bir şeydir. Aktarılan geçmişin belli bir doğrultuda ve özellikle de belli bir grup için kullanılmasını da içerir. Onu diğer geçmiş aktarımlarından farklı kılan da bu özelliğidir. Tarih mevcut ilişkileri gerekçelendirmek, güçlendirmek veya bunlara karşı çıkmak, farklı bir yaklaşım yaratmak zorundadır. Bu nedenle geçmişe başvurulur. Aynı şekilde gelecek de kullanılabilir ama gelecek henüz olmamışı, geçmişse olmuşu ima ettiklerinden, geçmişe başvurmak, geçmişi kullanmak çok daha etkili, çok daha inandırıcıdır. Mevcut olanı “eskiden böyleydi”den yola çıkarak gerekçelendirmek her zaman için “ileride böyle olacağından” veya “böyle olabilir”den çok daha inandırıcıdır. Örneğin büyük bir depremin olabileceğinden bahsetmek insanları çeşitli tedbirler almak için bir araya getiremeyebilir ama birçok insanın ölümüne yol açmış büyük bir depremi anlatmak, özellikle bu olay hâlâ toplumsal bellekteyse, çok daha başarılı bir şekilde insanları bir şeyler yapmak için bir araya getirecektir. Bu yüzden tarih geçmişi daha çok kullanır ama dikkat edilecek olursa, çoğu kez sınırlı düzeyde kalsa da, her tarih insanların geleceğe dair genel tasarımlarını, algılarını, yani geleceği de kullanır. Hiçbir tarih sadece nereden gelindiğini anlatmaz, aynı zamanda nereye gidilmiş olduğunu, gidildiğini veya gidileceğini de söyler. Bu nedenle tarihi sadece geçmişle ilişkilendirmek, bu ikisi arasında doğrusal bir ilişki kurmak, tarihi sadece geçmişin aktarılmasına indirgemek doğru değildir. Tarihin asıl amacı bir şeyleri gerekçelendirmek, bir şeyleri kullanarak var olan durumu sürdürmek veya değiştirmektir. Tarih denen geçmiş aktarımı böyle bir şeye ihtiyaç duyulduğundan vardır.
Tarih Taraf Tutar
Sadece geçmişin aktarılmasından ibaret bir tarihçilik olamaz mı? Amaç geçmişin aktarılmasıysa, bu çeşitli şekillerde yapılabilir ve yapılmaktadır. İnsan her zaman geçmişinden bahseder. Çünkü her zaman hem kişisel belleğinde hem de parçası olduğu grubun veya grupların diğer üyeleriyle birlikte ortaya çıkardığı toplumsal bellekte geçmişten, daha önce yaşanmış anlardan gelen izler, anılar mevcuttur ve insanlar aralarındaki ilişkilerde, bu ilişkiler sırasında kendilerini atfettikleri tanımlarda, anlamlandırmalarda bu bilgiden yararlanır. Fakat bir geçmiş aktarımının tarih olarak adlandırılması için daha önce yaşanmış bir anın aktarılmasından daha farklı bir şeyin yapılması gerekmektedir. İki arkadaşın bir araya gelerek eski günlerden bahsetmeleri tarihçilik değildir. Burada düzensiz bir anı aktarımı söz konusudur. Elbette bu faaliyetin de iki arkadaş arasındaki ilişkileri güçlendirme, aynı veya farklı bir zeminde yeniden oluşturma gibi bir işlevi vardır ama burada eksik olan açık ve hatta siyasi olarak nitelendirilebilecek gerekçelendirmedir. Yani tarih taraf tutar, bir taraf yaratır, bu tarafın varlığını geçmiş ve gelecek arasında gidip gelerek, bu ikisinden yararlanarak gerekçelendirir, bu varlığa haklılık kazandırır. Bu taraf bir aile olabileceği gibi, bir kurum, bir kent, bir bölge, bir toplum, bir etnisite ve hatta farklı bir canlı türü veya yeryüzünün kendisi bile olabilir. Önemli olan, mevcut bağlamda bir taraf yaratılmasıdır. Tarih taraf tutar. Tarihçinin nesnel olması gerektiği tartışmalarının sıklığı da bir bakıma tarihin bu yanını gözler önüne sermektedir. Tarafçı tarihin bir şekilde daha az tarafçı kılınması gerekmektedir. Ama böyle bir şey mümkün müdür? Tarih doğasına aykırı olacak şekilde dönüştürülebilir mi? Veya böyle bir tarihçilik olabilir mi?
Tarih GerekçelendirirTarih dediğimizde aklımıza gelen ilk şey geçmiştir ama tarih geçmişten farklıdır, sadece geçmişin aktarılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda aktarılan geçmişin belli bir amaç doğrultusunda sahiplenilmesidir de. Yani tarih üç gün, üç yıl veya üç asır önce olmuş olayların sıralanmasından, bunların aktarılmasından daha fazla bir şeydir. Aktarılan geçmişin belli bir doğrultuda ve özellikle de belli bir grup için kullanılmasını da içerir. Onu diğer geçmiş aktarımlarından farklı kılan da bu özelliğidir. Tarih mevcut ilişkileri gerekçelendirmek, güçlendirmek veya bunlara karşı çıkmak, farklı bir yaklaşım yaratmak zorundadır. Bu nedenle geçmişe başvurulur. Aynı şekilde gelecek de kullanılabilir ama gelecek henüz olmamışı, geçmişse olmuşu ima ettiklerinden, geçmişe başvurmak, geçmişi kullanmak çok daha etkili, çok daha inandırıcıdır. Mevcut olanı “eskiden böyleydi”den yola çıkarak gerekçelendirmek her zaman için “ileride böyle olacağından” veya “böyle olabilir”den çok daha inandırıcıdır. Örneğin büyük bir depremin olabileceğinden bahsetmek insanları çeşitli tedbirler almak için bir araya getiremeyebilir ama birçok insanın ölümüne yol açmış büyük bir depremi anlatmak, özellikle bu olay hâlâ toplumsal bellekteyse, çok daha başarılı bir şekilde insanları bir şeyler yapmak için bir araya getirecektir. Bu yüzden tarih geçmişi daha çok kullanır ama dikkat edilecek olursa, çoğu kez sınırlı düzeyde kalsa da, her tarih insanların geleceğe dair genel tasarımlarını, algılarını, yani geleceği de kullanır. Hiçbir tarih sadece nereden gelindiğini anlatmaz, aynı zamanda nereye gidilmiş olduğunu, gidildiğini veya gidileceğini de söyler. Bu nedenle tarihi sadece geçmişle ilişkilendirmek, bu ikisi arasında doğrusal bir ilişki kurmak, tarihi sadece geçmişin aktarılmasına indirgemek doğru değildir. Tarihin asıl amacı bir şeyleri gerekçelendirmek, bir şeyleri kullanarak var olan durumu sürdürmek veya değiştirmektir. Tarih denen geçmiş aktarımı böyle bir şeye ihtiyaç duyulduğundan vardır.
Tarih Taraf Tutar
Sadece geçmişin aktarılmasından ibaret bir tarihçilik olamaz mı? Amaç geçmişin aktarılmasıysa, bu çeşitli şekillerde yapılabilir ve yapılmaktadır. İnsan her zaman geçmişinden bahseder. Çünkü her zaman hem kişisel belleğinde hem de parçası olduğu grubun veya grupların diğer üyeleriyle birlikte ortaya çıkardığı toplumsal bellekte geçmişten, daha önce yaşanmış anlardan gelen izler, anılar mevcuttur ve insanlar aralarındaki ilişkilerde, bu ilişkiler sırasında kendilerini atfettikleri tanımlarda, anlamlandırmalarda bu bilgiden yararlanır. Fakat bir geçmiş aktarımının tarih olarak adlandırılması için daha önce yaşanmış bir anın aktarılmasından daha farklı bir şeyin yapılması gerekmektedir. İki arkadaşın bir araya gelerek eski günlerden bahsetmeleri tarihçilik değildir. Burada düzensiz bir anı aktarımı söz konusudur. Elbette bu faaliyetin de iki arkadaş arasındaki ilişkileri güçlendirme, aynı veya farklı bir zeminde yeniden oluşturma gibi bir işlevi vardır ama burada eksik olan açık ve hatta siyasi olarak nitelendirilebilecek gerekçelendirmedir. Yani tarih taraf tutar, bir taraf yaratır, bu tarafın varlığını geçmiş ve gelecek arasında gidip gelerek, bu ikisinden yararlanarak gerekçelendirir, bu varlığa haklılık kazandırır. Bu taraf bir aile olabileceği gibi, bir kurum, bir kent, bir bölge, bir toplum, bir etnisite ve hatta farklı bir canlı türü veya yeryüzünün kendisi bile olabilir. Önemli olan, mevcut bağlamda bir taraf yaratılmasıdır. Tarih taraf tutar. Tarihçinin nesnel olması gerektiği tartışmalarının sıklığı da bir bakıma tarihin bu yanını gözler önüne sermektedir. Tarafçı tarihin bir şekilde daha az tarafçı kılınması gerekmektedir. Ama böyle bir şey mümkün müdür? Tarih doğasına aykırı olacak şekilde dönüştürülebilir mi? Veya böyle bir tarihçilik olabilir mi?
Yorumlar
Yorum Gönder