Müslümanlık, ideoloji ve demokrasi

Merhaba Onur,

Utku’nun bir ideoloji tanımı yapması gerektiğini sanmıuorum. Çünkü baştan beri (takip edebildiğim kadarıyla) onun meselesi yapılan ideoloji tanımının veya tanımların içeriğiyle ilgili değil. En azından bir yerde gayet net bir şekilde koyduğu gibi, “sen istediğin kadar dinleri birer ideoloji olarak tanımla (ve bizim durumumuzda İslam), bu dinlere inananlar inandıkları şeyi ideoloji olarak tanımlamıyorsa, o zaman tartışma ciddi bir soruna karşı karşıyadır” (tırnak işaretlerine rağmen alıntı değil, paraphrase) diyor. Yani farklı bakış açılarının ortak bir zeminde nasıl buluşabilecekleri sorunundan bahsediyor ki, sanırım bu nokta dikkatlerden kaçtı.

Bence de dinler de ideoloji kategorisine girer ama eğer karşı taraf benim bu kategorimi kabul etmiyorsa, yapabileceğim bir şey yoktur ve herhangi bir kategorinin kabulünü nesnel bir şekilde dayatmanın yolu da yok.

İdeoloji düşüncesi bana göre epey önemli ve demokrasi dediğimiz şeyin en verimli şekilde faaliyette bulunması için zorunlu bir kavramlaştırma. Öyle çok eskilere de gitmiyor, yani insanın doğal olarak sahip olduğu bir kavramlaştırma değil. Modern çağın ürünü diyebiliriz ve neticede böyle bir kavramın belirmesiyle modern demokrasinin (antikçağın aynı adla tanımlanan yönetim biçimini ayırıyorum) mümkün olduğunu söyleyebiliriz.

İdeoloji dediğimiz şey insana aittir ve bu dolayısıyla hem değiştirilebilirliği hem de yanlış olabilirliği getirir. Bir ideoloji yanlış veya eksik olabilir ve bu yüzden de değiştirilebilir. Dinlere baktığımızda (ve burada kendimi Yahudilik ve versiyonları ya da mezhepleriyle veya alışıldık terminolojiye bağlı kalacaksak İbrahimi dinlerle sınırlayacağım), ideoloji olduklarını değil, hakikat ve hatta tek hakikat olduklarını kabul ederler (gerçi bu dünyada birden fazla hakikat olmayacağı için hakikat demek yeterli sanırım). Dolayısıyla ben bu dinleri birer ideoloji olarak tanımlarken, bu dinlerin mensupları dinlerine hakikat olarak bakarlar. Sanırım Utku’nun belirtmeye çalıştığı bu ayrıntı.

Elbette İslam gayet siyasi bir hakikattir ve bu yüzden de siyasete alet edilmemesi gerektiği gibi bir yaklaşım ilk bakışta anlamsızdır. Ama siyaset tek bir şekilde yapılmaz ve demokrasi bunlardan sadece biridir. Dolayısıyla sorulması geren, bu dinlerin demokratik siyasete uyum sağlama kapasitelerinin olup olmadığıdır. Çünkü bu tür siyasetin parçası olmak için ilk önce kendini bir ideoloji olarak tanımlamak gerekmektedir. Aksi takdirde demokratik siyasetin tıkanma ihtimali vardır.

İslam’ın siyaset sahnesine çıkış şeklinin her zaman şeriatçılık üzerinden olacağı fikrine katılmıyorum ama nasıl çıkarsa çıksın her zaman bir hakikat olarak çıkacaktır ve bence asıl sorun da budur. Bu sadece dinlere özgü değil ama bahsettiğim dinlerin farklı bir şekilde ortaya çıkma kapasiteleri yok ve bu yüzden de bu dinlerin bulundukları demokratik toplumlarda nasıl bir rol oynadıkları çok önemli. Tabii bu da son günlerde kendisi iyice ideolojiye dönüşmüş sekülerlik kavramını getiriyor.

Şimdilik bu kadar. Gitmem gerekiyor.

Yorumlar