Anadolu'ya Oğuz Göçü Tartışması - I

Çok fazla soru sorduğumun farkındayım, ama epeydir kafama takılan bir soru var.
Bazı Türk tarihçilerden (başka milletlerin tarihçileri de katılır mı bilmiyorum)
duyduğum kadarıyla, 11. yy'dan itibaren Oğuzlar'ın göçlerine maruz kalan Anadolu
nüfus olarak oldukça seyrelmiş bir Anadolu'ymuş. Yüzyıllardır süren Müslüman
akınları ve salgın hastalıklar Anadoulu nüfusunu oldukça azaltmış ve Oğuzlar da
bundan faydalanmış. Bu görüş doğruysa, Anadolu'nun yalnızca kültür olarak değil,
ırken de büyük ölçüde türkleştiği sonucu ortaya çıkıyor, bu konuda fikriniz
nedir? (Zülfütemur)


Soruların çokluğu önemli değil, beni rahatsız etmiyor. Sadece bir kısmını cevaplamak biraz vakit alabilir. Ama bu soru gayet kolay.

Bazı tarihçiler böyle bir şey iddia edebilir ve sanırım bu tarihçiler siyasi fikirlerinin etkisinde fazla kalan tarihçiler. Çünkü böyle bir şeyi söylemek için Roma veya Bizans tarihini hiç okumamış olmak gerekiyor. 11. yy öncesi Bizans’ın en parlak çağlarından biri; hemen ardından da ikinci kez güçleniyor Bizans ve Türkmenleri Anadolu’nun ortasına sıkıştırıyor. Ayrıca Ermeniler de başarılı bir gelişim gösteriyor bu dönemde. Hiç de öyle seyrelmiş bir nüfus söz konusu değil. Ama eğer bu koşullara rağmen seyrelmiş bir nüfus iddiası ileri sürülecekse, o zaman bir soykırımdan veya katliamlar zincirinden bahsetmek gerekiyor. Aksi takdirde, Malazgirt savaşının hemen öncesindeki kalabalık ve faal Anadolu’nun nasıl kaybolduğunu açıklamanın bir yolu yok.

Müslüman akınları 820’lerden itibaren gücünü kaybediyor ve Bizans’ın yükselişi başlıyor. Nitekim biraz önce belirttiğim gibi, Malazgirt’ten önce Bizans bölgenin en önemli güçlerinden.

Salgın hastalıklar, eğer kasıt veba gibi büyük ve neredeyse evrensel salgınlarsa, bu da söz konusu değil. Benim bildiğim Justianus zamanında böyle büyük bir salgın var. Ayrıca bu tür salgınlar sadece bir yerde de kalmıyor.

Irken bir Türkleşme olsaydı (ki sanırım bunu Orta Asya haplogruplarının daha fazla gözükmesi şeklinde tanımlayabiliriz) günümüze ait genetik çalışmalar böyle bir sonuç vermiyor. Bu olmuş olsa bile, demek ki daha sonra tekrar büyük bir nüfus değişimi gerçekleşmiş ki, bugünkü genetik tablo ortaya çıkmış.

On birinci yüzyılda bu isteğin epey arttığını görüyoruz. Gaza söyleminin etkisi
olabilir burada.Bu arada aklıma gelmişken söyleyeyim. Moğol istilaları öncesi
batıya Oğuz göçlerini Karahitaylar gibi çeşitli düşman grupların baskısına
bağlayan bazı Türk tarihçiler var. Aynı tarihçiler, Orta Doğu'ya ve sonuç olarak
Anadolu'ya olan Oğuz göçlerini de aynı dalganın bir uzantısı olarak görüyorlar.
Bu tarihçilere göre, gaza ya da otlak arayışı ikinci planda; zaten Oğuzlar'ın
müslümanlaşması da bu göç sırasında oluyor. (Zülfütemur)

Bu soruya daha ayrıntılı bir cevap vermek isterim. Kara Hıtaylar’la ilgili bilgim sınırlı olduğundan bunu daha sonraya atacağım. Ama aksine, Kara Hıtayların çevrelerinde büyük bir dalgalanmaya yol açmadıklarını sanıyordum.

Genelde bu söylenen doğru. Herhangi bir pastoral grubun hareketi bir domino etkisi yaratıyor ve bütün gruplar harekete geçiyor. Ucu da gelip medeniyetlere dokunuyor. Ama bu hiçbir zaman muazzam mesafelerin kat edilmesi anlamına gelmiyor, gelemez de. Çünkü bu gruplar hayvanlarıyla beraber hareket etmek zorundalar. Bu kadar büyük bir hareket ciddi bir risk. Daha yavaş bir yer değiştirmenin olması gerekiyor.

Bu tür hareketler de sonuçta otlak mücadelesinden ötürü olduğundan, otlak kaygısını ikinci plana atmak zor ve saçma. Eğer otlaklar dert değilse, amaç kaçmaksa, o zaman daha güvenilir yerler bulunabilir.

Gaza anlayışının etkili olduğunu gösteren ipuçları var. Bu dönemde gazilerin Orta Asya’dan Roma/Bizans sınırlarına kaydıkları biliniyor.

Ayrıca Oğuzlar Kara Hitaylardan önce hareketleniyorlar. İlk önce Horasan’a iniyorlar ve daha sonra Ortadoğu ve Anadolu’ya yöneliyorlar. Süre bizim standartlarımıza göre çok uzun olmayabilir. Elli altmış yıl kadar. Gaziler için sorun değil. Bir anda yer değiştirebilirler. Göçebelerin biraz daha zamana ihtiyacı var. Ama burada da belirleyici olan zamandan ziyade otlakların varlığı. Eğer hareket edenlerin göçebeler olduğunu kabul ediyorsak, hayvanları için uygun otlaklar bulmak zorunda olduklarını da kabul etmemiz gerekiyor. İzleyecekleri yol buna uygun olmalı. Bir de zaten zengin olan göçebelerin neden bunu tercih edeceklerini düşünmek gerekiyor. Çünkü en azından bir kaynağa göre, göçebeler ilk anda haraç veya vergi vermeyi tercih ediyorlar ki, bunu bu bahsettiğimiz dönemde de yapıyorlar. Para da işe yaramıyorsa, o zaman gerçekten bir otlak meselesinin olduğunu diye düşünmemiz gerekmez mi?


Bu arada, kentsel nüfus göçleri derken hangi halkları kastediyorsunuz? Tacik,
Fars, Uygur? Türkmenler ve Kıpçaklar olamaz herhalde. Ayrıca, bu kentsel göçler
pastoral göçlerine kıyasla ne oranda olmuştur sizce? Pastoral göçleri de sanırım
bir tek Türkmen gruplarından oluşmuyordu, öyle değil mi? Örneğin, Kıpçaklar'dan
da (özellikle Moğol istilalarıyla beraber ve sonrasında) gelenler olmuş
olabilir. (Zülfütemur)


Evet, Tacik, Fars ve herhalde kısmen de Uygur. Aradaki orantıyı bilemeyeceğim. Bu konu henüz pek çalışılmadı; nedense hep göçebeler üzerinde yoğunlaşıyor ama onlar hakkında bile bu konuyla ilgili fazla bir şey bilinmiyor. Her iki durumda da çok büyük olmayabilir rakamlar. Ama kentli nüfus kentleri tercih edeceğinden, bu göç, Anadolu’nun kültürel yapısının değişmesi açısından daha önemli olmuş olmalı. Bu arada evet farklı göçebe grupları da gelmiş olabilir.

Yorumlar

  1. Bazı Kürt internet sitelerinde de Malazgirt'ten sonra Anadolu'nun içlerine önemli bir Kürt göçü olduğu ve bunların zamanla türkleştiği iddiasıyla karşılaştım. Aynı şey Araplar için de söz konusu olmuş olabilir. Bunlar hakkında birşey söyleyebilir miyiz (en azından genetik açıdan)?

    Bir Kürt internet sitesinde de Selçulular'nun aslen Türkmen değil Paştun olduğu iddiasıyla karşılaştım. Ayrıca, Selçuklu döneminde gelenlerin de çoğu Türkmen değil, Paştun'muş. Türkmenler'in oranı çok sınırlıymış. Bir Ermeni'den de benzer bir iddiayı bu kez Paştunlar yerine Tacikler konarak işittim. Bu iddialar için delil var mı?

    YanıtlaSil
  2. Bu arada, Osmanlılar'ın kökeni belli mi? Bazı önde gelen Türk tarihçileri (mesela, Halil İnalcık) Kayı kökeni iddiasının 16. yy'da ortaya çıktığını söylüyor. Ayrıca yine İnalcık'a göre, daha sonra Osmanlı Devleti'ni kuracak olan insanlar Kastamonu civarından Güney Marmara'ya gelen gazi alperenlermiş. Ama kökenleri tam olarak belli değilmiş. Yanlış hatırlamıyorsam, bazı erken dönem tarihçiler (14. yy sonuydu galiba) Osmanlılar'dan Türkmen olarak bahsediyormuş (boy ismi geçiyor muydu hatırlamıyorum). Ama Kayı kökeni iddiası 16. yy'a kadar ortaya atılmamış. Bu konularda ne düşünüyorsunuz? Osmanlı'yı kuranlar Türki mi, Rum mu, İrani mi, Ermeni mi? :D

    Son olarak, bir yabancı tarihçiye göre Danişmend hanedanı Ermeni asıllıymış, bu iddianın aslı var mıdır?

    YanıtlaSil
  3. Eğer hareket edenlerin göçebeler olduğunu kabul ediyorsak, hayvanları için uygun otlaklar bulmak zorunda olduklarını da kabul etmemiz gerekiyor. İzleyecekleri yol buna uygun olmalı. Bir de zaten zengin olan göçebelerin neden bunu tercih edeceklerini düşünmek gerekiyor. Çünkü en azından bir kaynağa göre, göçebeler ilk anda haraç veya vergi vermeyi tercih ediyorlar ki, bunu bu bahsettiğimiz dönemde de yapıyorlar. Para da işe yaramıyorsa, o zaman gerçekten bir otlak meselesinin olduğunu diye düşünmemiz gerekmez mi?

    Sanıyorum otlak arayışı ikinci planda demem işi karıştırdı. O bahsettiğim tarihçiler yalnızca gaza için ikinci planda diyorlar, otlak arayışı lafı tamamen benim dikkatsizliğimden kaynaklanıyor. Otlak arayışı tabii ki öncelikli, hiçbir tarihçi aksini söylemiyor. Zaten göçebe savaşlarının da önemli bir bölümü ondan kaynaklanmıyor mu?

    Şöyle desem daha doğru olurdu: Düşmanlarının baskısı yüzünden otlaklarından büyük ölçüde mahrum bırakılan Oğuzlar, yeni otlak arayışıyla batıya göç ediyorlar. Bu arada Müslüman oluyorlar. Otlaklarının fazla ve verimli olması ve nüfusunun çok büyük ölçüde Gayrimüslim olması Anadolu'yu Oğuzlar için cazip bir hedef haline getiriyor.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. hemen ardından da ikinci kez güçleniyor Bizans ve Türkmenleri Anadolu’nun ortasına sıkıştırıyor

    İnternette bir Yunan forumcunun iddiasına göre, 4. Haçlı Seferi sırasında İstanbul ve çevresinin Haçlılar tarafından işgal edilmesi Doğu Roma'daki tüm dengeleri altüst etmiş ve Doğu Roma'nın esas çöküşü o zaman başlamış. Kimi Türk tarihçiler de bunu otuz yıl önceki Miryokefalon hezimetinden başlatıyor.

    YanıtlaSil
  6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. Merhaba Sayın Binder,

    Beni hatırladınız mı? Birkaç mail alışverişinde bulunmuştuk. Size küstahça tavsiyelerde bulunmuştum. Her neyse, niyetim tadınızı kaçırmak değil. Sadece Zülfütemur Bey'in soru/yorumlarına kendimce bir ekleme yapmak istedim.

    "Ama eğer bu koşullara rağmen seyrelmiş bir nüfus iddiası ileri sürülecekse, o zaman bir soykırımdan veya katliamlar zincirinden bahsetmek gerekiyor. Aksi takdirde, Malazgirt savaşının hemen öncesindeki kalabalık ve faal Anadolu’nun nasıl kaybolduğunu açıklamanın bir yolu yok." (timuçin)

    Çok önemli bir noktaya temas ettiniz: Malazgirt'ten önceki kalabalık Anadolu nüfusuna ne oldu (kimi hesaplara göre on milyonun üstünde)? Geniş çaplı asimilasyon tezine karşı çıkanların bu durumu açıklamak için önlerinde birkaç seçenek var:

    En kolay açıklama soykırım. Niteliği yoruma çok açık. Soykırım açıklamasını yetersiz ya da mantıksız bulanlar veyahut yüreği kaldıramayanlarınsa yapabilecekleri bana göre en makul açıklama şu: Anadolu Malazgirt'ten itibaren çok kuşaklar boyu sürecek büyük bir göç dalgasına maruz kaldı. Müslümanlar ilk dönemler azınlıkta olsalar da, artan Müslüman göçü baskısı ve Müslümanlar'ın otoriteye ve en çok imkana sahip taraf olması, Hristiyan nüfusun gitgide daha sağlıksız ve zor koşullar altında yaşamasına yol açtı. Bu da Hristiyan nüfus artış oranlarını zamanla Müslümanlar'ın çok gerisine düşürdü. Uzun vadede Müslümanlar sayı olarak da üstünlüğü ele geçirdiler ve sonunda ortaya 20. yüzyılın başındakine yakın bir tablo çıktı.

    Tabii bütün bu açıklamalar için delil var mıdır, ne kadar mantıklıdırlar, ben orasını bilemem. Konunun uzmanı bir akademisyen olarak siz daha iyi bilirsiniz.

    Saygılarımla,

    onur

    YanıtlaSil
  8. Merhaba Onur Bey,

    Biraz geç oldu ama yorumunuzla ilgili düşüncelerimi bloga ekledim. Anadolu'ya Oğuz Göçü tartışması - III

    YanıtlaSil

Yorum Gönder